Bu yazıyı 21 Şubat 2014 Cuma günü yazmayı düşünmüştüm. Ama bazen olağanüstü bir olay ve konu çıkıyor. Onu öne alınca çok istediğiniz bir yazıyı yazmamış olmanın üzüntüsünü duyuyorsunuz. Diyeceksiniz ki, niçin 21 Şubat? 

21 Şubat 1918 Bayburt'un Rus işgalinden ve Ermenilerin arkadan vurdukları hançerlerinden kurtuluş günü. 

Rasim Eyüpoğlu'nun "Bugün bir mübarek gün, Aziz Bayburt'um için / Her gönül bir alem ki, tutuşur için için" dediği gün. Şaşkunî'nin "Hasret kalmış idik topa tüfeğe, / Bayburtlum sarıldı kazma küreğe / Satıra, baltaya, bıçak, deyneğe, / Bayburtluma bayram 21 Şubat" dediği gün. Yine Bugün, Yusuf Akyüz'ün "Selâm sana Bayburtlum, tarihlerde ünün var, / Bayburt'uma ayak basan her düşmana cihan dar" dediği bir gün.

21 Şubat 1918'e Bayburt nasıl geldi? Bu sorunun yanıtını satır başlarıyla verelim:

Bayburt'a kurutuluşu öncesinde yaşanan Rus işgali ilk değildi. 1828 de Osmanlılar Yunanistan'la savaşırken, Çarlık Rusya'sı, Osmanlı topraklarına saldırmışlardı.  Seraskar Osman Paşa'nın Hart'ta {Aydıntepe} topladığı Türk kuvvetleri ile General Burtsov kumandasındaki Rus kuvvetlerini 31 Temmuz 1829 günü çok kanlı bir savaş Ekim 1829 da Ruslar Bayburt u terk etmişti ama, kale içi mahallesi bir daha onarılmayacak ve içinde yaşanılmayacak biçimde tahrip edilmişti. İşte Bayburtlu Zihnî gördüğü bu manzara üzerine:

"Vardım ki yurdundan ayak göçürmüş
Yavru gitmiş ıssız kalmış otağı
Camlar şikest olmuş meyler dökülmüş
Sakiler meclisten çekmiş ayağı

Hangi dağda bulsam ben o maralı
Hangi yerde görsem çeşm-i gazali
 Avcılardan kaçmış ceylan misali
 Göçmüş dağdan dağa yoktur durağı

Laleyi sümbülü gülü har almış
Zevk u şavk ehlini ah u zar almış
Süleyman tahtını sanki mar almış
Gama tebdil olmuş ülfetin çağı

Zihni dert elinden her zaman ağlar
 Sordum ki bağ ağlar bağ u ban ağlar
 Sümbüller perişan güller kan ağlar
Şeyda bülbül terk edeli bu bağı" 

diye başlayan şiirini söylemişti. Bunun üzerinden seksenbeş yıl geçti. I.Dünya Savaşının başlarında Osmanlı bayrağı ile Karadeniz de dolaşan Alman Göben {Yavuz}ve Breslav {Midilli} zırhlıları Rus limanlarını topa tutunca, aradıkları fırsatı bulmuşlardı.1 Kasım 1914 günü Rus Ordusu Doğu sınırlarımıza saldırdı. Rusların yanında İngilizler de açıktan açığa Ermeni komitelerine destek sağlamış onları kışkırtmışlardı. Ermeniler kitlelerle halinde Rus taburlarında görev almışlardı. İçeride kalanlar da sürekli Türklere saldırıyorlardı. Bayburt Ermeni çetelerinin eline geçmişti. Bu günler, Bayburt'un en karanlık günleriydi. 16 Temmuz 1916 da işgal edildi. Halk Ruslardan ve onların işbirlikçisi Ermenilerden çok zulüm gördü.

Türk askerlerinin ve Bayburt halkının düşmana karşı 2 Mart 1916 da başlayan ve 5 ay süren Şanlı Kop savunması tarihine ''İkinci Plevne Destanı''olarak geçmişti. Günümüz şairlerinden Yahya Akengin, Kopdağının tepesinde şehitlerin sesini duyar gibidir:

Kopdağı'nın tepesinde bir anıt
Anıtın üstünde bir Bayrak
Bayrakta bir rüzgâr ılgıt ılgıt...
Taşırlar ruhumuza selâmları
Selâmınız ne de sıcak.
Kanımızla erimişti bu dağların karı
Size yeşil, size çiçek olsun
Öldük ki bu milletin evlâtları,
Yetim kalır ama
Kalamaz özgürlükten yoksun.
Asırlar akar, devirler döner
Değişmez onurla yaşamanın şartı
İnançsız yürekte her alev söner
İnançla yenmiştik biz o kara bahtı.
Kale gibi yürürdü önümüzde
Gülleye, poyraza karşı
Kopdağı'nda kopan mahşer günümüzde
Vatan için gönlü deli Halit Paşa.
Göremedik Bayburt'ta biz o baharı
Size yeşil, size çiçek olsun
Açılır sonsuzluğun bütün kapıları
Yeter ki rûhlarda o Hilâl olsun
Yüceldikçe yeryüzünde ırkımızın vakarı
Kanlarımız size helâl olsun
Duyarız sesinizi bazı bazı
Alırız selâmınızı
Kopdağı'nın tepesinde bir anıt
Anıtın üstünde bir Bayrak
Bayrakta bir rüzgâr ılgıt ılgıt
Alnınızda hürriyetin yazısı
Alnınız ne de ak

Bu savunma sırasında Bayburt halkının bir bölümü Sivas,Tokat, Çorum ilerine göçmüşlerdi. Ermeni çetelerini 18 Şubat 1918 günü Bayburt'ta kalan ihtiyar ve genç çocukların, 20 Şubat 1918 gününe kadar silah zoruyla toplanıp ilçe merkezinde bulunan taş mağazalara doldurarak yakmışlardı. Ordumuzun işgalden 18 ay,dört gün sonra, 21 Şubat 1918'de Bayburt'a girmesiyle katliamın önüne geçilmiş, yakılan 380 şehidin kemikleri toplanarak, İmaret Tepesi denilen bu tepeye defnedilmişlerdi. Yarınki yazımda Bayburt'un kurtuluş efsanelerini anlatacağım.