Sekiz yüz yıl önce Anadolu’da meslek ahlâkının kurumlaştığı “Ahilik teşkilatının” dalga dalga yayıldığı ve Anadolu sınırları dışına taştığı coğrafi alanın içerisinde bulunuyoruz.

Ahîlik kurumunun meslek ahlâkı, doğruluk ve bağlılığa dayanırdı. "Hizmette mükemmellik", Ahiliğin varlık nedeniydi. Bektaşilikte olduğu gibi bilgi edinme, sabır, ruhun arındırılması, sadakat, dostluk, hoşgörü gibi özelliklerin kazandırıldığı aşamalardan geçirilirdi. Ahilerin hepsi birbirinin kardeşiydi.  Kaynağını üyelerinin eşitliği ilkesinden alıyordu. Bununla birlikte,  aşama aşama küçükten büyüğe doğru saygı vardı.

Ahilik gerçekleştirdiği ahlâki öğretiyle, bir davranış ve yaşayış biçimi olarak yüzyıllarca milletimizin sosyal yapısını etkiledi.

Zaman zaman bazı sözcükler öne çıkıyor. Günümüzde “etik” deniliyor. Etik, en yalın tanımıyla töre biliminin adı. Yunanca “ethos” yani "töre" sözcüğünden türemiş. Felsefenin dört ana dalından biri. Etik, yanlışı doğrudan ayırabilmek amacıyla, ahlâk kavramının doğasını anlamayla ilgili bir kavram. Türkçe ahlâk bilimi, ya da kısaca ahlâk olarak anılıyor.

Halkın kendi kendine oluşturduğu hiç bir yazılı metine dayanmayan kanunlara etik kanunları deniliyor. Öte yandan bilgi, özen, güvenirlilik olguları ile bütünleşmiş, iş disiplininin bütün özelliklerini içeren uğraş alanına ise meslek diyoruz.

Mesleki etik, mesleki faaliyetin sürdürülmesi aşamasında ahlâki ve mesleki ilkelere göre hareket etme disiplini olarak kabul edilebilir. Herhangi bir mesleğin yapılmasında, meslek elemanları mesleki etiğe ne kadar bağlı kalırlarsa o meslek toplum indinde o kadar saygı ve güven kazanır.

Meslek etiği ve mesleğin kendini denetlemesi kavramları içinde basın mesleğinin yeri neresidir?

Basının kendini denetleme sistemleri genel olarak; “Devlet otoritesinin basına müdahalede bulunmasını önlemek ve kamuoyu karşısında saygınlığı olan bir basın yaratma” düşüncesinden kaynaklanıyor.

Meslek onuruna saygıyı sağlamak sorumluluğu, hükümetlere değil; basın ve enformasyon alanında çalışanlara düşmekte. Nitekim ilk başarılı örnek, 1916 yılında İsveç’te uygulanmaya başlanan bu sistem olmuş. Bunu 1953’te İngiliz Basın Konseyi izlemiş. 1956’da Federal Almanya’da, 1961’de Avusturya’da, 1962’de İsrail’de, 1964’te Güney Kore’de, 1965’te Hindistan’da ve 1968’de Gana’da basın konseyleri kurulmuş.

Bütün bu kuruluşların ortak özelliği “gönüllü kuruluş” olmaları ve basın özgürlüğünün kötüye kullanılmasını önlemek için siyasal iktidarların basına karışmalarına fırsat vermemek amacını gütmeleri.

Basın mesleğiyle ilgili hemen her kurum veya kuruluş kendilerine özgü yayın ve etik ilkeler koymuş. Yayın organlarının ya da organların sahibi durumunda olan şirket, kurum veya kuruluşların belirlediği yayın ilkeleri var. Anılan ilkeleri, içinde bir kısım ahlâki öğeler olmasına rağmen, bunları salt meslek etiği saymamız mümkün değil.

Meslek etiğine ilişkin dış oluşumları gazetecilik mesleğinin başlangıcı olarak kabul edilen, 1631 yılından (Fransa La Gazete kurucusu Teophraste Renoudot’un ilkeleri) başlatmak gerekir. 300 yıllık bir gecikmeyle 1923 Amerikan Gazete Editörleri Cemiyetinin, 1929 Pan Amerikan Basın Konferansının, 1936 Uluslararası Basın Derneklerinin kabul ettiği metinlerden söz edebiliriz.

Anılan metninin üçüncü maddesi şöyle:

“Basın ve enformasyon hizmetinde çalışanlar, ancak meslek ahlâkı ve bütünlüğü ile bağdaşan görevleri kabul edebilirler.

Haber ve yorumları kamuoyuna açıklayanlar, önceden sorumluluğu kesinlikle reddetmedikçe, bütün sorumlulukları taşırlar.

Kişiliklerine saldırılanlar, cevap hakkı için bütün kolaylıklardan yararlandırılırlar.

İnsanların onurlarına saygı gösterilir. Bu konularda ancak genel yarar gerektiriyorsa eleştiri yapılabilir.

Haber kaynaklarına karşı gizlilik esastır. Güvenilir kaynaklardan alınan bilgiler meslek sırrına girer. Meslek sırrını koruma hakkı yasaların izin verdiği en ileri noktaya kadar savunulur.”