Malum gündemimiz Korona… Sadece Türkiye değil dünya kamuoyunu da günlerdir meşgul eden virüs ülkemize de geldi. Şimdilik bir kişinin hayatını kaybettiği virüsle ilgili Sağlık Bakanlığı’na bağlı Bilim Kurulu’nun verdiği bilgilerle yetiniyoruz. Çünkü Dünya Sağlık Örgütü tarafından salgın pandemi ilan edilmeden önce ülkemizdeki doktorlar da nasıl oluyorsa virüsü tanımıyordu. Günlerdir hastanelerdeyim, konuyla ilgili en az 7-8 doktorla konuştum. Bunlardan ikisi enfeksiyon hastalıklarında uzmanlaşmış kişilerdi ve maalesef Sağlık Bakanlığı’ndan o sıralarda yeterince bilgi alamadıkları için bize de doğru dürüst bilgi veremediler.

‘VİRÜSÜ TANIMIYORUZ’ DİYENLER ÇARK ETTİ

Ancak ortak görüş virüsün ülkeye çoktan girdiğiydi. Tabii ki meslektaşlarından aldıkları duyumlar nedeniyle bu “bilgi” rivayet olarak kaldı. Fakat doktorlarla sohbetler sırasında en çok dikkatimi çeken iki cümle vardı: “Virüsü tanımıyorum, tedavisinin de ne olacağına ilişkin en ufak bir bilgimiz yok. Üstelik mutasyona uğruyor…” Ardından sektörel bir sitede Kültür Bakanıyla yapılan röportaj dikkatimi çekti. Bakan, “Virüs 27 derecede ölüyor” diyordu. Bunu Sağlık Bakanı’ndan önce Kültür Bakanı’nın açıklaması tuhaf gelince yabancı ve yerli tüm yayınların yanı sıra Dünya Sağlık Örgütü ve Sağlık Bakanlığı’nın resmi sitelerini de taradım ancak böyle bir bilgiye ulaşamadım.

27 DERECE MUAMMASI

Bu iddia öyle havada asılı kalınca bir enfeksiyon hastalıkları uzmanına sordum, konuyu bilmiyor… Bilmediği gibi “27 derecede ölen bir virüs nasıl olurda ortalama 26-37 derecelik insan vücudunda ölmez?” diye sorunca da “Güzel bir soru” diyerek müstehzi bir gülümsemeyle yanıtladı. İki gün sonra Avrupa basınında böyle bir iddia çıkınca “bizimkiler de” 27 derecede ölmediğini ama etkisinin ve yaygınlaşmasının azaldığını ve Nisan ayını beklemek gerektiğini söyledi. Bakanlar da bu konuda hemfikirdi… Artık kime inanırsanız…

İŞİMİZ NİSANA KALDI

Merak bu ya… Avrupa’da bahar aylarında hava sıcaklıklarının en fazla kaç dereceye yükseldiğini araştırınca da bahar hatta yaz aylarının pek de iç açıcı olmadığını öğrendim. Zira 1923’ten bu yana ülke olarak karantinaya giren İtalya’da sıcaklıklar en fazla bir kez 21 dereceye çıkmış… Almanya, Avusturya gibi ülkeleri siz düşünün… Ne zaman ki bakanlar “Koronovirüs var” dedi. İsimlerinin önünde anlı şanlı Prof, Doç, uzman yazanlar kanal kanal gezmeye başladı. Elbette bilime inanmak dışında elimizden gelen başka bir şey yok. Bakmayın siz bazı profların “Kelle paça yiyin virüsten korunun, domates yiyin kanserden” vs. dediklerine… Her yiyeceğin azı karar çoğu zarar elbette.

FIRSATÇILAR DA DOKTORLAR DA AYNI

Türkiye’de hal böyleyken ve her yeni “bilgiye” dakikalar sonra yenisi ekleniyorken, elbette ülkemizin olmazsa olmazlarından yani fırsatçılardan da bahsetmemek olmaz. 25 liralık kolonyayı 130 liraya üstelik “İndirim yaptık” diyerek satanlar mı dersiniz, indirim marketlerinde 1.5 liraya satılan makarnayı 65 liradan 45 liraya düşüren ucuz internet siteleri mi dersiniz, yoksa hayatında dezenfektan kullanmamış hatta nasıl bir şey olduğunu tahmin bile edemeyen tuhaf bir güruhun eczaneleri, marketleri vs. yağmalaması mı dersiniz… İşte ne derseniz deyin, sonuç dönüp dolaşıp “Burası Türkiye” dememize neden oluyor. Dünya ve dolayısıyla Türkiye de bu virüsü atlatacak. Ama o fırsatçılar, “Biz bir şey bilmiyoruz” dedikten sonra kanal kanal dolaşan doktorlar, bir gün yaptıklarıyla yüzleşecek… Mutlaka…