İktidar partisi AK Parti ile genel seçimlerde ittifak yapan MHP Lideri Bahçeli, çoğu konuşmalarında "Partimiz ülkemizin ve milletimizin emniyet bekçisidir" açıklaması yapmıştı. Bahçeli, daima ülke birliği ve bütünlüğünden yana olacaklarını, aksine hareketlerin de karşısında yer alacaklarını sözlerine eklemişti.

Cumhur ittifakını destekleyen, ancak bazı konularda ittifak içinde olduğu partiye karşı tutum değiştiren MHP, en son andımız konusunda iradesini ortaya koyarak beklenen çıkışı ile dikkatleri üzerine çekmeyi bilmiştir.

Andımız konusunda milletimizin duyarlılığı önemlidir. Bu duyarlılığa da saygı gösterilmesi gerektiği görüşündeyiz. "Türk'üm" demenin neyi sıkıntı yaratıyor, "Ne mutlu Türk'üm" demek neden yasaklanıyor? Bu yasaklamalar milletimizi rahatsız ediyorsa buraya bir nokta koymak gerekmiyor mu?

Özetleyecek olursak, Bahçeli, kendisinden beklenen çıkışı yaparak, andımıza sahip çıkmış ve gereken açıklamayı da yapmıştır.

Bahçeli'nin açıklamasında "Andımızdan rahatsız olmaya, Andımızı hırpalamaya ve yaftalamaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Andımız Türk milletine mensubiyet şuurunun tezahürüdür. Terörle mücadelenin kahramanca sürdürüldüğü bugünkü zaman diliminde Andımız ile ilgili geçmişteki bir hatanın tamir ve telafisi bizi memnun ettiği gibi, geleceğe dair umutlarımızı daha da güçlendirmiştir. Adımız Türk olduğuna göre Andımızın da Türk olması tarihi mecburiyettir" demesi, bir yerde ittifakta "çatlak" olarak da değerlendirilebilir.

Danıştay 8. Dairesi'nin, ilköğretim okullarında uygulanan "Öğrenci Andı"nı kaldıran yönetmelik hükmünü iptal etmesinin ardından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'den gelen açıklamaya göz atalım:

"Milli Eğitim Bakanlığı 1933 yılında yayımladığı bir genelgeyle ilk ve orta dereceli okullarda Andımızın okutulmasına karar vermiş ve konuyla ilgili tutum ve duruşunu çok net göstermişti. Andımız uygulamasına 2012 yılında ortaokullarda, 2013 yılında da ilkokullarda son verilmişti. 8 Ekim 2013 tarihli Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliği'nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 1.maddesi Danıştay 8.Dairesi'nin oy çokluğuyla aldığı karar sonucunda iptal edildi. Yargı süreci tamamlanmamış olsa da, okullarımızda Andımızın okutulması artık mümkün hale gelmiştir. Yargı kararının uygulanmasıyla ilgili sorumluluk bundan sonra Milli Eğitim Bakanlığı'ndadır. Çözülme sürecinin en karanlık döneminde Andımız kurban seçilmişti. "Ne Mutlu Türküm Diyene" seslenişi her taraftan silinmiş ve kazınmıştı. Bu durum elbette yanlıştı, vahim bir sapma haliydi. Kabullenmemiz imkânsızdı. Sonuç itibariyle çok yoğun itiraz ve tepkimizi dile getirdik, Andımızı sahiplendik. Danıştay 8.Dairesi maşeri vicdana tercüman olmuş, Türk milletinin ruh kökünden fışkıran çığlığa bigane kalmamış, kalamamıştır. Andımızdan rahatsız olmaya, Andımızı hırpalamaya ve yaftalamaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Andımız Türk milletine mensubiyet şuurunun tezahürüdür. Terörle mücadelenin kahramanca sürdürüldüğü bugünkü zaman diliminde Andımız ile ilgili geçmişteki bir hatanın tamir ve telafisi bizi memnun ettiği gibi, geleceğe dair umutlarımızı daha da güçlendirmiştir. Adımız Türk olduğuna göre Andımızın da Türk olması tarihi mecburiyettir. Peki, Danıştay'ın vermiş olduğu karara gölge düşürmek için kuyruğa girenlere, adeta tahammülsüzlük yarışına heves edenlere ne oluyor? Neden kabus görmüş gibi hareket edip, yıkım ve çözülme süreçlerinin kötü hatıralarına sarılıyorlar? Ne var Andımızda? Neresi sinirlerini bozuyor, neyi vicdanlarını bulandırıyor? Türküm demek suç mu? Doğruyum demek yanlış mı? Çalışkan olmak gaflet mi? Eğer Andımıza cephe alanlar kripto damarın karanlık failleri değilse merakla soruyorum dertleri nedir? Bu hazımsızlık niyedir? Bu ülkenin adı Türkiye Cumhuriyeti, üzerinde yaşayan millet ise Türk'tür.

Hiç kuşkusuz diğer muhalefet partilerinden CHP ve İYİ Parti'nin andımız konusundaki tutum ve davranışları da küçümsemeyelim. Her iki partinin genel başkanları da kurmayları da andımıza sahip çıkarak milletimize tercüman olmuşlardır.

Ancak, ittifak içinde yer alan, ittifakı destekleyen MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin konu hakkındaki görüşleri ve sert çıkışı bugün için çok daha önem kazanıyor. MHP Lideri, baştan bu yana söylediği "Gerektiğinde karşı çıkacağımız konular olursa bunları söylemekten kaçınmayız" sözünün arkasında durmuştur.

Konuyu Yeni Çağ Gazetesi'nden Tuncay Mollaveisoğlu'nun "Andımızdan bölücüler rahatsız olur" başlıklı yazısından kıs bir bölüm ile noktalamak istiyoruz, buyurun:

"AKP'yi iktidara getirenler kollarının altına bir de ajanda verdiler...

Ne vardı o ajandanın içinde?

Atatürk'ün adını tarih kitaplarından, resimlerini devlet dairelerinden, heykellerini meydanlardan, devrimlerini okullardan, anılarını Türkiye'nin hafızasından temizleyin!

Çünkü Atatürk; Türkiye'nin birleştirici harcıdır! En sağlam tutkalımızdır! Onu çözebilirlerse Türkiye'yi de çözecekler!

Başka?

Her cümlenize; "Kürt, Türk, Çerkez diye başlayıp, Alevi, Sünni" diye bitirin.

Anayasanızı değiştirin... Açılım şırıngası ile; iki milletli, iki devletli federe sistemi Türk toplumuna kabul ettirin.

"Türk" diyenleri faşist ilan edin...  Medya'yı ele geçirin, ekranlarda ve gazetelerde işbirlikçi akademisyenler, gazeteciler, siyasetçiler ile toplum mühendisliğine soyunun. Öyle ki; Türk milleti diye bir olgunun reddine kadar süreci yukarı taşıyın!"