Çiftçiliğin daha ölmediği, tarım ürünlerinin para ettiği dönemlerde, en değerli şey topraktı. Çünkü toprak gelir demekti. Köyün birinde bir kişi, çocuklarına daha iyi bir gelecek ve miras bırakabilmek için sürekli toprak satın alıyordu. Toprak alırken de haliyle çok borçlanıyor, borçlarını ödemekte de zorluk çekiyordu. Sürekli borç içinde kıvranan babasına üzülen oğlu bir gün:
- Baba, ben büyüyünce sana çok para vereceğim, der.
Baba merak eder ve oğluna sorar:
- Parayı nereden bulacaksın?
Oğlunun cevabı ise çok manidardır:
- Senin aldığın toprakları satacağım...
Anadolu'nun birçok yerinde hâlâ öyledir. Toprak altın değerindedir. Toprak satan, hele hele baba toprağı satanlar her zaman dışlanır...
Şehirleşmenin artması, belki de aile bağlarının zayıflaması, baba yadigârı toprağın da, malın mülkün de manevi değerini azalttı...
Lüks arabaların arkasına, "Babam sağ olsun" yazıp, baba malının har vurup harman savrulduğu bir dönem yaşıyoruz...
Ne yazık ki, atadan yadigâr malın değerini bilmiyoruz...
Baba malına verdiğimiz değer, atalarımıza gösterdiğimiz hürmet, eskiye nazaran çok azaldı.
Sadece babanın bize bıraktığı mirasa değil, ecdadımızın, şehitlerimizin kanıyla canıyla kazandığı miras konusunda da eskisi kadar hassas değiliz... Hatta çoğu zaman umursamıyoruz bile...
Yarın 29 Ekim... Cumhuriyet Bayramı...
Gerçekten dedelerimizin kanıyla canıyla kurdukları Cumhuriyet'in kıymetini bilebiliyor muyuz?
Lafa gelince, Malazgirt'ten İstanbul'un fethine, Çanakkale Zaferi'nden Kurtuluş Savaşı'na kadar mangalda kül bırakmayız...
Cumhuriyet'in kazanımlarının ve değerlerinin korunması hususunda aynı hassasiyeti nedense göstermeyiz...
Kurtuluş Savaşı için "Keşke Yunan kazansaydı" diyebilecek kadar küçülebilen insanları hâlâ ekranlarda konuşturuyoruz, muteber adam muamelesi yapıyoruz...
Vatan kutsaldır... Kutsal olan vatan, sadece bir toprak parçası değildir...
Vatan; aynı zamanda Cumhuriyet'tir, devlettir, millettir, Türk Bayrağıdır, İstiklâl Marşı'dır, Türkçedir, tarihtir, kültürdür, atalarımızın bize bıraktığı mirastır, medeniyettir...
Biri eksikse vatan da yoktur... Vatanımıza sahip çıkalım...

***
Bizim gözümüzü açtın

Atatürk, sık sık memleketi dolaşan bir liderdi. Çiftçi ile işçi, sanatkâr, esnaf ile konuşur; milletin, derdini araştırır, Meclis'e getirir, milletvekillerinden, bakanlardan hesap sorardı.
Atatürk, yurt gezilerinin birinde Orta Anadolu'da tarlasında çift süren bir çiftçi ile karşılaşır ve selam verir:
- Kolay gele, bereketli ola ağa.
- Allah razı olsun bey
- Hayrola ağa, tek öküzle çift sürüyorsun, öküzün diğerine ne oldu?
- Devlete borcumuz vardı bey, icra kapımızı çalınca çaresiz kaldık. Koca öküzü satıp borcumuzu ödedik.
Atatürk, "Sağlık olsun ağa" diyerek konuşmasını kısa keser.
Çiftçinin adı Halil Ağa idi. Atatürk'ün yanındakiler, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Salih Bozok, Kılıç Ali, Hüsrev Gerede, Emir Subayı Resuhi Bey ve daha birkaç yakını vardı. Yürüyorlardı. Atatürk düşünceli idi. Salih Bozok'u yanına çağırdı:
- Salih, yarın sabah git, Halil Ağa'yı bul, bana getir. Benim kim olduğumu sorarsa, "Bizim bey, seni bir kahve içmeye çağırıyor" de.
Ertesi gün Salih Bozok, Halil Ağa'yı bulur, Atatürk'ün yanına getirir. Atatürk ayağa kalkarak; "Buyur Halil Ağa" deyip bir sandalye gösterir. Zamanın Başbakanı İsmet İnönü de salonda bulunuyordu ve olanlardan habersizdi. Atatürk, Halil Ağa'ya dönerek; "Halil Ağa, anlat şu vergi işini bir daha" der.
Halil Ağa, vergi borcunu, icrayı, satılan öküzünü tekrar anlattı. Atatürk kaşlarını çatarak, İsmet Paşa ve Şükrü Kaya'ya dönerek; "Arkadaşlar, biz İstiklâl Savaşı'nı Halil Ağa'nın öküzünü icra yoluyla satalım diye yapmadık. Bu memlekette adaleti, vatandaşı böyle mi koruyacağız? Gerekirse vergi borcu ertelenebilir. Köylünün çift sürdüğü öküzü elinden alınmaz."
Halil Ağa "Sen Atatürk Paşamsın galiba, beni bağışla, kusur ettim" diye yalvaracak olur.
Atatürk, "Sana güle güle Halil Ağa, sen bizim gözümüzü açtın" diyerek Halil Ağa'yı ayakta uğurlar. 
(Noelle ROGER, Olaylar ve Atatürk, s.41-42)
 ***

TEBESSÜM

Geçimsiz

Temel, arkadaşı İdris'e hava atmak ister:
- Benim büyük dedem, Rus Harbinde Ruslara karşı savaştı. Dedem, Çanakkale Savaşı'nda İngilizlere karşı savaştı. Babam, Kurtuluş Savaşı'nda Yunan'a karşı savaştı. Ben de Kore'de, Korelilere karşı savaştım.
İdris dayanamaz atılır:
- Temel, senin de ne geçimsiz sülalen varmış...
****

GÜNÜN SÖZÜ

Sahipsiz olan memleketin batması haktır, Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.

Mehmet Akif Ersoy