Toplum olarak ahde vefaya çok önem vermeyiz...
Yaşayan değerlerimizin kıymetini bilmiyoruz. Vefat eden kıymetli insanlarımız için de cenaze günü üç beş güzel söz söyler, sonra unuturuz...
Kıymetini bilmediğimiz değerlerden biri de Aydil Erol...
Allah uzun ömürler versin...
Gençlere taş çıkartırcasına azimle, inatla yeni kitaplar yazmaya, durmadan bıkmadan çalışmaya devam ediyor...
İsimler konusunda en geniş kapsamlı çalışma olan "Şarkılarla Şiirlerle Türkülerle ve Tarihi Örneklerle Adlarımız" kitabı dördüncü baskısını yaptı...
Kitapta anlamları, özellikleri ve güzel örnekleriyle tam 17 bin 500 kişi adı yer alıyor... 
Yine hiçbir yerde bulamayacağınız şekilde adların konulma sebepleri ayrıntılı olarak anlatılıyor.
Mehmet Akif Ersoy ve Ahmet Haşim üzerinde yaptığı çalışma ise takdire şayandır... Özellikle orta öğretimdeki tüm öğrencilerin okuması gereken eserlerdir...
Hepimizin severek okuduğu Bamteli ise ayrı bir öneme sahip... Mehmet Akif'ten Arif Nihat Asya'ya, Nihal Atsız'dan Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu'na, Kemal Çapraz'dan Oktay Sinanoğlu'na kadar... Birçok değerle sohbet etmiş gibi hissediyorsunuz...
Çeşitli gazetelerde yazdığı yüzlerce değil binlerce yazının dışında...
Birçok ünlü ismin kitaplarını tashih etmesi, günümüz ifadesiyle yazım hatalarını düzeltmesi ile bilinir...
Sanırım en çok öne çıkan tarafı şairliği...
Özellikle Hoyratlar'ı başlı başına bir değerdir...
Türk'e yan bakanlara seslenir...
Aslı kızım, aslı kızım,
Nur kızım Aslı kızım.
Türk'e yan bakanların,
Bozuktur aslı kızım.
Bozkurt'a dil uzatanlara cevabı ağırdır...
Bu dala
Konma bülbül bu dala
Bozkurt'a dil uzatan
Ya soysuz ya budala.

Veya sevgiliye sitemini dinlersiniz...
Gün âhımı
Alma her gün âhımı
Ben bu dertten ölürsem
Çekersin günâhımı...

Herkesin birilerine biat ettiği, el pençe divan durduğunu, neredeyse secde ettiği dönemlerde O hep dik durdu, eğilmedi... Sözünü esirgemedi, doğru bildiğini savundu... İlkelerinden taviz vermedi...
Bazen hayıflanırız ya... 
Kim kaldı dik duran, eğilmeyen, eskimeyen...
İşte onlardan biri de Aydil Erol'dur...
Kendisi hep "Tanrı Türk'ü korusun" der...
Tanrı Türk'ü korusun, Aydil Erol'a da uzun ömürler versin...


*****

Türk kadını
 
Yenildiğimiz bir savaştan dönen subayımıza hanımının davranışına bir bakınız:
- Hanım, hanım... Kocan geliyor!
Yanındakilerin, yakınındakilerin, yöresindekilerin seslenmelerine, bağırmalarına, çağırmalarına aldırış etmez... İşiyle gücüyle meşgul olur... Uyarılar devam eder:
- Kocan geliyor!
Kadıncağızda aynı aldırmazlık sürüp gider. Bütün o bağırmalar çağırmalar, seslenmeler ona değilmiş gibi... Görenler bu hâli neye yoracaklarını, ne yapacaklarını, ne edeceklerini bilemezler... Doluya koyarlar almaz; boşa koyarlar dolmaz. 
Sonunda adamcağız karısının bulunduğu yere gelir... Hanımında aynı umursamazlığın devam ettiğini görünce hayretten öleyazar... Serzenişte bulunmak gereğini duyar:
- Hu, hanım, ben geldim... Hiç oralı olmuyorsun!
Öfkesi yüzünden okunan, kızgınlıktan gözleri yuvalarından fırlayacakmış gibi görünen kadın biraz da hiddetli cevap verir:
- Eee, n'olmuş gelmişsen? Sen vazifeni yaptın mı? Savaştan mağlup dönmüşsün, bir de tören mi beklersin be adam?
(Ufuk Ötesi'nin 2004 Ocak sayısında yayımlanan Aydil Erol'un yazısından alıntı)
***

TEBESSÜM

Sarımsak

İstanbul'da Trabzonlu bir arkadaş latife ediyor:
- İnsan Taşköprü'ye gider de sarımsak getirmez mi?
(Dediği doğru olmasına doğruydu da, bilmediği de şuydu: Eşe dosta birkaç çuval sarımsak ancak yeterdi.)
Cevap verdik:
- Sarımsakları yolda, Trabzon'dan gelmekte olan hamsiler yedi!
(Aydil Erol'dan)

*****

GÜNÜN SÖZÜ
Gurur, zehir gibidir. Azı oldurur, çoğu öldürür...
Aydil Erol