“İnsanı ısıran ve sokan kitaplar okumalıyız. Okuduğumuz kitap bir yumruk indirerek bizi uyandırmazsa ne işe yarar? Bir kitap, içimizdeki donmuş değerleri parçalayacak bir balta olmalıdır” diyor Franz Kafka.

Attilâ Damar’ın Buğra Yayınları arasında çıkan “Vahşet ve Utanç” adlı eseri de öyle bir kitap. Milattan Önce 5000, Milattan Sonra 2.000 yılın “Ülkemizde Kadın Gerçeği”ni hikâyelerle, belgelerle, şiirlerle ve yaşamdan alıntılarla yüreğimizin, insanlığımızın önüne seriyor. Sürekli ahlaki değerlerimizi hatırlatıyor. İşte Attilâ Damar’ın evrensel manifestosundan alıntı: “Gün geçmiyor ki, açıyorum gazeteyi, sayfa sayfa, manşet manşet erkek vahşeti. Bu manşetler üzerinde, ayı mı, domuz mu, öküz mü kestiremediğim gûya insan fotoğrafları!...”

Bir gazetede yer alan “2017’nin acı bilançosu: 409 kadın öldürüldü” başlıklı haber, yazarı etkilemiş. Bu kitabın çıkış noktasını ve duygularını şöyle anlatıyor: “... Her Allahlın sabahı açtığım gazetede, her Allah’ın akşamı karşısına geçtiğim televizyon ekranında, birkaç zavallı kadının daha kocaları, sevgilileri, babaları ve ağabeyleri olan erkelder tarafından dilim dilim doğrandığını ya da kurşunlanarak delik-deşik edildiğini gördüğüm... Erkek olduğum gerçeği karşısında utanarak yerin dibine girdiğim... Eşimin, anamın, bacım ve kızımın yüzüne içim kan ağlayarak
baktığım... Kurdu, çakalı, domuzu ve cümle yabanı da kıskandıracak bu iğrenç, bu korkunç vahşeti sorgularken, Allah’ıma isyankâr olduğum... Sevgiyi din, sevmeyi ibadet eden gönül evrenime, bu vahşi canavarların kanlı elleriyle öfke, kin ve nefret zehrini akıttığım için kaleme aldım!”

Attilâ Damar Atatürk’ün şu sözlerini de kendisine yol gösterici kabul etmiş: “İnsan topluluğu, kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de, kütlenin bütünü ilerleyebilsin?.. Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirle bağlı kaldıkça öteki kısım göklere yükselebilsin?” Vahşet ve Utanç içinde kıssadan hisse ve ibretli, yalın ve akıcı Türkçe ile kaleme alınmış 15 öykü yer alıyor. Daha sonra “Vahşet Belgesi” adı altında acı ama gerçek türlü gazete başlıkları sıralanmış. Sıra acıtan dizelere geliyor. Attilâ Damar’ın birçok şiiri insanlıktan nasip almamışların suratına şamar gibi arkası arkasına iniveriyor. İşte biri:

“VAHŞET / Nasıl ezdin bu
gülü / Elin kırıla emi / Boyun
devrile emi? Ula iblis’in dölü /
Elin kırıla emi / Boyun devrile
emi! // Böylesi vahşet neden /
Bu taş yürek, taş beden / Pişman
seni var eden / Elin kırıla emi /
Boyun devrile emi! // Ey vahşetin
timsali / Bu mu erkeklik hâli?
/ Sen zulmet, sen karanlık / Sen
cehennem misali / Elin kırıla emi
/ Boyun devrile emi // Dilerim ki
defterin / Tezden dürüle emi!”
Bu da bir öğüt şiir: “Çağ Sevgi
çağı, bilgi çağı, uygarlık çağı /
Ak sabahlar çok yakın / İnsan
koşuyor sellercesi / Akıyor sellercesi
/ Gürül gürül / Akın akın. //
Sen / Silkin, toparlan, kalk artık
/ At, bin yıllık uykuyu gözlerinden
/ Bir çevrene bak / Sev, yaşa,
yaşat geç de olsa / Haykır bir
sevda türküsü tüm gücünle /
Adam olarak / İnsan olarak!..”

Vahşet ve Utanç, “Ülkemizde Kadın Gerçeği” kitabının içeriğinde anekdotlara da yer verilmiş. Birkaç cümle Attila Damar’dan söz edeyim: 1940 yılında Artvin ilinde dünyaya geldi. Babasının memuriyeti  gereği Anadolu’nun pek çok köy  ve kasabasını gezdi, buralarda zengin Türk kültürünü yaşayarak belledi, özümsedi. “Şiir, Hikâye, Roman” gibi edebiyat çalışmalarında bolca kullandı. 1954 yılında İstanbul’a yerleşti. Burada sanat çalışmalarını hızlandırdı. Özellikle edebiyat dalında art arda ürünler vermeye başladı. 1970- 90 yılları arasında, kişisel ve çoklu, desenli şiir sergileri / resim ve fotoğraf sergileri düzenledi. Konferanslar verdi. Özellikle son 25 yıldan bu güne süren çalışmalarını, toplumsal sorunları irdeleme, eleştirme, yargılama ve hicvetme üzerinde yoğunlaştırdı. Attilâ Damar’ın Vahşet ve Utanç “Ülkemizde Kadın Gerçeği adlı eseri, bugüne kadar hiç kimsenin yapmadığı, yapmayı düşünmediği bir çalışma. İnsanlık ülküsü yolunda, aklın ve vicdanın buyruğu altında yapılan bir kutsal hizmet...” Çok güçlü, çok değerli ve çok hayırlı bir ibadettir bu çalışma. Böyle okuna, Böyle biline...