Atatürk’ün anlatımıyla kültür; okumak, anlamak, görebilmek, görebil­diğinden anlam çıkarmak, uyanık davranmak, düşünmek, zekayı terbiye etmektir.

 Başka kişilerin yaptığı tanımları ortak noktada toplayabiliriz: Diyebiliriz ki bir toplumun tarihsel süreç içinde ürettiği ve kuşaktan kuşağa aktardığı her türlü maddi ve manevi özelliklerin bütününe kültür denir. Kültür, toplumun yaşayış ve düşünüş, anlatış biçimidir.

Kültürü binalar, her türlü araç-gereç, giysiler gibi maddi; inançlar, gelenekler, normlar, düşünce biçimleri gibi manevi yönleriyle ele alabiliriz.

Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları’nda kültür karşılığı olarak aldığı “Hars”ı tarif ederken, “Hars bilhassa duygulardan, medeniyet bilgilerinden mürekkeptir” diyor. Günümüzde kültüre milletin teknik alanda ilerleyişini, başarılarını da ekleyebiliriz. Bu ekleyişi yaparken, uygarlıkla, yani medeniyetle kültürü karıştırmamamız gerekir.

İnsanlığın çalışarak ortaya koyduğu teknik eserlerin bütününden uygarlık diyebiliriz. Toplumun kendi tarihi içinde oluşturduğu değer yargılarının bütünüyse kültürdür. Bunlar bilim, sanat, iyi ve güzel niteliklerle dine ait değerlerdir. Her toplumun kendi kültürü vardır ve kültürün yükselmesi, ilerlemesi ve gelişmesi uygarlığın doğuşunu sağlar.

Devlet, milletle vardır. Milleti ayakta tutan, ona dinamizm ve ruh veren temel güç ise millî kültürdür. Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür.” Özdeyişi, tarihî ve sosyal gerçeğin anlatımıdır.  

Atatürk, Türk milletini; “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir”, “Türkiye halkı, ırken veya dinen veya harsen (kültürel) birleşik ve yekdiğerine karşı hürmet ve fedakârlık hisleriyle dolu ve mukadderat ve menfaatleri ortak olan bir toplumsal hey’ettir” diye tanımlamıştır. Atatürk ilkelerinin birisi “milliyetçilik”tir.

Milli kültürü ve milliyet duygusu kuvvetli olmayan toplumların millet halinde yaşamaları mümkün değildir. Manevi açıdan en güçlü milletler, milli kültürleri ve milli şuurları en güçlü olanlardır. Geçmişten günümüze gelmiş seçkin gelenekler, din, ahlak, dil, sanat gibi ortak müesseseler Türk kültürünün ana kaynaklarıdır. Başka milletlerden aşırılmış sahte değerler değildir. Gücünü Türk’ün zengin tarihinden geleneklerinden, dilinden, dininden, sanat zevkinden ve ahlakından almaktadır.

Öz suyu içinde kültür olmayan Şiir, tuzu, biberi, yağı olmayan yemek gibidir. Has şiirin içinde her zaman bir kültür, hayat boyunca öğrendiğin şeyler; felsefe, sinema, müzik, mimari, tasavvuf olmalıdır. Yetenek, ilham vs kültürle yoğrulmalıdır.

Kültürün en büyük düşmanı “Kültür Emperyalizmi” ve “Yozlaşma”dır.  Bilindiği üzere emperyalizm, bir ülkenin başka bir ülkenin kaynaklarını sömürmesi demektir.

Kültür emperyalizmi, gelişmiş ülkelerin az gelişmiş diğer kültürleri özellikle kitle iletişim araçlarıyla etkilemesi ve kendine benzetmesidir. Örnek vermek gerekirse, Batı kültürü, TV programları ve filmleriyle diğer kültürleri giyim, eğlence ve tüketim alışkanlıkları bakımından kendine benzetmektedir.

Böylece Batı, ürettiği ürünlere daha çok pazar bulacaktır. Kültür emperyalizmi, sömürgeciliği kolaylaştırır.

Kültür yozlaşması, yabancı kültürlerin olumsuz etkisi ve toplumun kendi öz değerlerine yeterince sahip çıkmaması sonucu meydana gelen kültür bozulmasıdır. Buna; genç, yaşlı tüm toplumun konumlarınca batı kültürüne özenmesi, yardımlaşmanın yerini çıkarcılığın ve duyarsızlığın alması, anadilin yabancı kelimelerle yozlaşması, dini bayramların özünden uzaklaşıp tatile dönüşmesi, işyeri isimlerinin yabancı kelimelerden seçilmesi gibi örnekleri verebiliriz. 

Türk kültürünü yaşatmak onun gür ve coşkun kaynaklarını temizleyerek bu kültürü daha olgun, daha verimli ve daha kudretli hale getirmek öncelikle aydınların insanlık borcudur. Bugün milli birliğimizi dağıtmak ve parçalamak isteyenler örtülü veya açık şekilde Türk kültürüne, onun dil, din, ahlak, sanat gibi ilkelerine saldırmaktadır.

Büyük Atatürk’ün şu sözünü unutmamak gerekir:

“Dünyanın bize saygı göstermesini istiyorsak, önce biz kendi benliğimize ve milliyetimize bu saygıyı duygularımız, düşüncelerimiz, bütün tutum ve davranışlarımızla gösterelim. Bilelim ki, milli benliğini bulamayan milletler başka milletlerce avlanırlar.”