Önce iki kelimeden söz edelim. Aşera, aşura veya aşer sözcüğü Arapça on demek. Bizde öşür olarak bilinir. Hani cumhuriyet öncesinde halkın sırtında "Öşür Vergisi" vardı. Halk ürününün onda birini devlete verirdi. Muharrem ise hicri takvimin ilk ayıdır. İnanç dünyamızda kutsal, bolluk, gürlük, ongunluk yani bereket ayı olarak kabul görür. Bana göre Tanrı'nın bütün günleri önemli ve kutsaldır ama, din adamları içinde Muharrem ayının geçtiği ayetlerden, hadislerden söz ederler. Konuyu dağıtmayayım, sözün özü, Muharrem ayının onuncu gününün aşure günü olduğudur.

Bu güne ilişkin İslamlık öncesinde ve sonrasında toplumumuzda kabul görmüş dini bir inanç gibi benimsenmiş kişilerce kutsallaştırılmış davranışlar veya davranış biçimleri, temalar  yani ritüeller yüzyıllardan günümüze uygulana gelmiştir. 

İslam öncesine ilişkin inanışlarımızda, "On Muharrem"in, on peygambere değişik on ihsanın verildiği gün olduğu vardır. Yine inanışlarımızın bakış açısından Nuh Peygamberin "On Muharrem"li ilgisine göz atalım: Bildiğiniz dini öyküdür: 

"Hz. Nuh halkını yıllarca Allah'a ibadet etmeye davet etti. Ancak onlar bu davete kulak tıkayıp Hz. Nuh ve ona uyanlarla alay ettiler. Sonunda Yüce Allah, Hz. Nuh'a bir gemi yapmasını emretti. İman edenler bu gemide toplandıktan sonra, yeryüzü büyük bir tufana tutuldu. Öyle ki müminlerle alay edenlerin hiçbiri kurtulamadı. 

Tufanın bitmesi sırasında (inanışa göre on Muharrem günü)  gemide az bir yiyecek kalmıştı. Kalan bütün yiyecekler toplanarak bir çorba pişirildi. Bu çorbanın adı aşure olarak anıldı. Diğer çorbaların aksine tatlı bir çorbaydı. Aşure günü de adını birçok yiyeceğin bir araya gelmesiyle oluşan bu çorbadan aldı. 

Şimdi gelelim İslam ve sonrasına:  

Müslümanlıkta Fecr Suresi'nin ikinci ayeti olan "On geceye yemin olsun" anlatımını, aşura gününün Tanrı katındaki seçkinliğine yorumlanır. Peygamberimiz bir hadislerinde "Kim ailesine aşure günü cömert davranırsa Allah da ona senenin geri kalan günlerinde cömert davranır,"  diye buyurur. Onun için 10 Muharrem'in ilâhî güzelliklerinden yararlanmak için günümüzü oruçla geçirir Tanrı'nın peygamberlerine ikramda bulunduğu gibi bize de ikramda bulunması için bol bol dua ederiz. Bu madalyonun bir yüzü. Diğer yüzü de şöyle: 

Aşure günü, Sevgili Peygamberimizin torunu Hz. Hüseyin'in şehit olduğu gündür. Bu günde onun acısını yüreğimizde duyarak, içten sevgiyle saygıyla anarız. Zulmedenleri lanetleriz. 

 "Alevilerde, Hüseyin'in Kerbela'daki acısı başta olmak üzere On iki İmamların acılarını anmak ve anlamak için Muharrem Matemi tutulur. 

Diye biliriz ki, Muharrem yası, "Aşure geleneği" ile biter. Aşurede incir, badem, buğday ve benzerleri çiğ olarak tencereye girer, pişmiş olarak çıkar. Bu bize farklı insanların bir arada yaşamasını, uyum içinde bir araya gelmesini, çokluğun birlik olmasını anlatır. Onun için farklı kültürlere ve yaşayışlara sahip insanlarla bir arada yaşayışımız belki farkında olmadığımız en büyük zenginliğimizdir. Günümüzde sorun bu zenginliğimizden bizi yoksun bırakma çabasıdır. 

Aşure tatlısı yaparak eşe, dosta, konu-komşuya sunmak gelenek ve göreneklerimizdendir. 10 Muharrem'den başlayarak bir ay süre içinde köylüsü ile, kentlisi ile aileler aşure sofralarında bir araya gelmektedir. Aşure geleneği, yediden yetmişe bütün toplumumuzu birleştiren, kaynaştıran, dayanıştıran, işbirliğine olanak sağlayan bir güzelliktir. Geleneğimiz de bir tatlı ikramı gibi görünmekle birlikte, manevi duyguları paylaşmak ve barış, kardeşlik ruhu yaratması açısından önemlidir...