Sevgili dost okuyucularım. Bugün Aşık Veysel’in Hakk’a yürüyüşünün 47. yıldönümü. Bu köşede yayımlansın amacıyla bir haftalık yazı dizisi hazırladım. Ancak son anda gazeteye göndermekten vaz geçtim. Her şeyden önce tekrara düştüğümü gördüm. Pek çok halk şairi hakkında araştırma yapmama, her biri için kitap yazmama, sayılarının yüze yaklaşmasına rağmen benim münhasıran Aşık Veysel ile anılmam diğerleri için haksızlık olmaktaydı. Kaldı ki. “sen ailenin bir ferdisin” demelerine rağmen,  Aşık Veysel ile ilgili fahri olarak dört kitap yazacak kadar ilgilenişim, kırk altı yıl anma programları  yapmam yeni nesil kimi aile çevrelerinde hoşnutsuzluk yarattığı sezgim oluştu.  Hasılı bu yazı ile Ozan Ata diye nitelendirdiğim Aşık Veysel’i anıp, ona saygımı sunacağım.

Şimdi size bir şiirini sunacağım. Sonra hikâyesini yazacağım. Bir an, tarih tekerrür mü ediyor diye düşünebilirsiniz.  Ama bu konuya girmekle bir art niyetimin asla olamayacağını sizler biliyorsunuz:

DEMOKRASİNİN BUDUR REJİMİ

Demokrasinin budur rejimi

Vatan milletindir kim kovar kimi

Sıkma savcıları, kovma hâkimi

Şekavet  yok, adalet var bu yolda (  Şekavet: Haydutluk, soygunculuk.)

Topkapı’da, Kayseri’de, Uşak’ta

Kimin hakkı vardır bu sefil halkta

Parmaklar oynuyor türlü nifakta

Selamet yok, felaket var bu yolda (  Nifak: İki yüzlülük, fesatlık, huzursuzluk çıkarmak.)

Radyo denilen Milletin malı

Neşriyatlar tarafsızca olmalı

Hâkimiyet milletindir bilmeli

Esaret yok, hep millet var bu yolda

Manasız mantıksız “Vatan Cephesi”

Vatan milletindir bu neyin nesi

Maksat Menderes’in seçim dalgası

Menderes yok, memleket var bu yolda

Milletsiz bir devlet yoktur olamaz

Eğri bakan aradığın bulamaz

Hiçbir parti ebediyen kalamaz

Şikâyet yok, nihayet var bu yolda

Veysel söyler ama duyulmaz sesi

Doğru söyleyene diyorlar “asi”

Böyle değil idi şu demokrasi

“Tahkikat” yok, hürriyet var bu yolda.

Değerli bilim adamı Doç. Dr. Doğan Kaya, bu şiirin ilk defa Şükrü Günbulut tarafından Dost Dost Dergisi S.2, 1994, sayfa 6’da “Âşık Veysel’e” başlıklı yazısında yayınlandığını belirtmişti. (Âşık Veysel, Sivas Valiliği, 2004, Sivas Sayfa 100.) Şükrü Günbulut anılan yazısında, 1972 yılında Âşık Veysel Ankara’da hastaneden çıkıp köyüne giderken Bahri Şatıroğlu ile birlikte refakat ettiklerini belirtmekte ve bu şiiri Bahri Şatıroğlu’nun Âşık Veysel’in yanında kendisine verdiğini yazmaktadır. Daha sonra şiirin tamamını Bahri Şatıroğlu’nun bir mektupla kendisine ulaştırdığını eklemiştir. Öte yandan 29 Mart 1942 Şarkışla Sivrialan doğumlu olan araştırmacı yazar Veysel Kaymak’ın verdiği bilgiye göre, Demokrat Parti’nin iktidar olduğu yıllarda, zamanın Sivas Valisi köye gelerek, Veysel’den ve köyün ileri gelen bazı kişilerinden, oylarını DP’ye vermelerini istemiş. Herkesin “Vatan Cephesi” ne geçtiği açıklanmış. Âşık Veysel toplumun kamplara bölünmesine tepkisini belirten bu şiiri söylemiştir. Kuşkusuz bu şiiri o günün sosyal ve toplumsal ortamına göre değerlendirmek gerekir.

O günün sosyal ve toplumsal ortamı nasıldı?

1950’lı yılların sonlarına doğru, Âşık Veysel köyünden pek ayrılamıyordu. Bir yerlere gitmesine konserler vermesine yönetim sıcak bakmıyordu.

Âşık Veysel’in oğlu Bahri Şatıroğlu'nun konuya ilişkin şu sözleri çok dikkat çekicidir; “...babamın bu ovadan dışarı çıkmasını, çalıp söylemesini yasakladılar. Yani kanun çıkarmadılar ama engellediler. Vali, babamın Vatan Cephesi'ne kaydolması, partiye geçmesi için çok gelip gitti. Babam kabul etmedi.”

Veysel köyünde adeta göz hapsindeydi. Yıl 1959’du. Karlı, tipili bir kış günü Âşık Veysel, Sivas Yıldızeli Pamukpınar’dan geçerken belletmenlik yaptığı Yıldızeli Köy Enstitüsü’nü ziyaret etmek istedi, fakat içeri almadılar.

 29 Nisan 1959’da İnönü’nün, Uşak gezisi engellenmişti. 4 Mayıs'ta İstanbul'a gelmiş ve Yeşilköy Havalimanı'ndan şehir merkezine giderken Topkapı'da önce trafik müdürü tarafından durdurulmuş ve sonra halkın saldırısına uğramıştı.  2 Nisan 1960'ta Kayseri'ye gelen İsmet İnönü'nün treni, vali Ahmet Kınık'ın emriyle durduruldu.

Bu olayları eleştirenler” asi” ilân ediliyor, tutuklanıyordu. Sabrının da bir sonu vardı. Veysel sözünü ettiğimiz şiirini yazdırmıştı.