Türkiye’nin en büyük sorunu işsizlik…

Salgın sebebiyle bir de görünmeyen işsizler eklendi… İşi var ama işyeri kapalı olduğu için çalışamıyor, haliyle maaş da alamıyor…

Milyonlarca insan evine ekmek götürmekte zorlanıyor, bir kısmı ne yazık ki ekmek bile götüremiyor.

Bugünlerde 2021 yılında ödenecek asgari ücreti belirlemek için toplantılar yapılıyor.

Asgari ücrete ne kadar zam yapılacak yakında belli olacak.

2020 yılında asgari ücret net 2 bin 324 liraydı…

İstanbul’un çoğu semtlerinde asgari ücrete kiralık ev bulunmuyor. Daha çok kira istiyorlar…

En düşük kira bin 500 liradan başlıyor, o da ulaşımı güç, kenar mahallelerde.

Asgari ücret kirayı bile karşılamadığına göre bu insanlar nasıl geçinecek, elektrik, su faturası, ısınması, yemesi içmesi nasıl olacak?

Tek kişinin çalışması ile geçinmek mümkün değil. Asgari ücreti bıraktım 5 bin lira maaş alsanız bile tek maaşla eğer kiradaysanız geçinmek çok zor…

Hal böyle iken asgari ücrette üç kuruşun hesabı yapılıyor…

Ülkemizde asgari ücretin düşük olmasının ötesinde daha da büyük bir sorun var…

Çoğu insan asgari ücrete bile iş bulamıyor, hatta birçok insan asgari ücretin yarı fiyatına çalışmak zorunda kalıyor.

Düşünün ücretli öğretmenlere bile asgari ücretin altında maaş ödeniyor.

Sigortasız kayıt dışı, asgari ücretin yarısı bile ücret alamayan çalışanlarımız var maalesef…

İtiraz etse kapının önüne konuluyor, başka yerde o fiyata da iş bulamıyor.

Düşük fiyata çalışmaya razı çok insan var, çünkü asgari ücretle bile iş yok.

Hele Suriyeliler, Afganlılar karın tokluğuna çalışıyor. Bir Türk çalıştırıp asgari ücret ödeyeceğine, aynı fiyata 3-4 yabancı çalıştırıyor, üstelik her işi de yaptırıyor.

Modern kölelik düzeni bu olsa gerek…

Kayıt dışı, kaçak çalıştırılan milyonlarca insan var.

Kayıt dışı işçi çalıştıran işverenler haksız rekabete de sebep oluyor.

Dürüst, işçinin hakkını ödeyen, vergisini veren işverenin maliyeti artıyor; kayıt dışı çalıştıran işverenin maliyeti yarı yarıya azalıyor, kârı cebine indiriyor.

Dürüst vatandaş, dürüstlüğünün ve kanunlara uymanın bedelini ödüyor.

Öncelikle bu yüz karası durumdan kurtulmamız lazım… Kayıt dışı çalışmayı, hele hele asgari ücretin altında bir fiyatla işçi çalıştırmayı her ne pahasına olursa olsun önlemek şarttır.

Bunun için gerekli denetimler yapılmalı, şikâyet mekanizması tam olarak işletilmelidir…

Aksi takdirde insanlar açlığa mahkûm kalır, kölelik düzeni yıllarca devam eder…

*****

Annem sayesinde başardım

Akademik olarak çok iyi eğitim görmüş bir genç, büyük bir şirkete yöneticilik için başvurur. Ön görüşme iyi geçmişti. Üst düzey yönetici ile görüşmeye sıra gelmişti. Yönetici özgeçmişten gencin akademik başarılarının, ortaokuldan lisansüstü araştırmaya kadar her bilginin mükemmel olduğunu görünce sordu:

- Okulda burs aldınız mı?

- Hayır efendim!

- Peki okul masraflarınızı babanız mı ödedi?

- Babam bir yaşındayken vefat etti, okul masraflarımı ödeyen annemdi.

- Annen nerede çalıştı?

- Annem, çamaşırcılık ve ev temizliği yapar efendim.

- Bana ellerini gösterir misin?

Genç adam şaşkın düzgün ve kusursuz ellerini yöneticiye uzattı.

Yönetici “Annene daha önce yaptığı işlerde hiç yardım ettin mi?” diye sordu:

- Hayır… Annem her zaman daha fazla kitap okumamı ve iyi bir eğitim için çabalamamı istedi. Ayrıca annem benden çok daha hızlı çamaşır yıkayabilir.

Yönetici “Bir isteğim var” dedi ve ekledi: “Bugün evine geri döndüğünde, git ve annenin ellerine bak, sonra da yarın sabah gel beni gör.”

Genç işe alınma şansının yüksek olduğunu hissediyordu. Geri döndüğünde, mutlu bir şekilde annesine sarıldı. Kadın ne olduğunu anlamamıştı, kendini garip ama çok mutlu hissetti. Delikanlı annesinin ellerini avuçlarına aldı. O eller ne kadar da kırışık, çatlak ve çürük içindeydi. Bazı çürüklere dokunduğunda kadın elini geri çekiyordu, çünkü canı yanıyordu. Bunu ilk kez fark ettiği için gencin gözleri doldu ve içi acıyla burkuldu. Annesinin ellerini defalarca koklayarak sevgiyle öptü. Bu ellerdeki morluklar onun mezuniyeti, akademik üstünlüğü ve geleceği için ödediği bedellerin karşılığıydı.

Sofrayı o gece kendisi hazırladı, uzun uzun annesi ile sohbet etti ve yatmasına yardım etti. Ardından evi toparlayıp, kalan çamaşırların tamamını yıkadıktan sonra yorgun bir şekilde yattı. Ertesi sabah, tekrar yöneticinin karşısındaydı. Yönetici gencin gözlerindeki hüznü ve acıyı hemen fark etmişti:

- Dün evinde ne yaptığını ve ne öğrendiğini bana söyleyebilir misin?

- Annemi ne kadar ihmal ettiğimi gördüm. Onunla uzun uzun sohbet ettim, sofrayı kurdum, evi temizledim ve kalan tüm kıyafetleri de yıkadım.

- Şimdi bana duygularını söyle…

Delikanlı başını öne eğerek sıraladı:

- Takdirin ne demek olduğunu şimdi biliyorum. Annem olmasaydı bugün başarılı olamazdım. Tek başına bir şeyler başarmanın ne kadar zor olduğunu, birlikten kuvvet doğacağını çok iyi anladım. Aile ilişkisinin önemini, değerini ve takdir edilmesi gerektiğini öğrendim.

Yönetici, “İşte benim yöneticide aradığım şey bu. Başkalarının yardımını takdir edebilecek, başkaları ile iş yaparken, onların çektiklerini de anlayabilecek ve hayattaki tek hedefi olarak parayı ortaya koymayacak birini işe almak istiyorum ve işi alındınız.

*****

TEBESSÜM

Hastane

Akıl hastanesine giden müfettiş başhekime hastaları neye göre tespit ettiklerini sorar.

Başhekim, müfettişi bir odaya götürür:

- Burada test ediyoruz. Ortada bir küvet, yanında bir fincan, bir kaşık ve bir kova; küvetteki suyu boşaltmasını istiyoruz.

Müfettiş hemen atılır:

- Kovayla boşaltanı akıllı diye salıyor, diğerlerini tedaviye alıyorsunuz değil mi?

Başhekim gülümseyerek, suya elini sokup küvetin sifonunu çeker ve ekler:

- Şifonu çekeni bırakıyoruz.

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Üç sınıf insan vardır; görenler, gösterildiğinde görenler ve göremeyenler.

Leonardo da Vinci