Malatya’nın türkü tadında ve kadın erenlerin yurdunda olmanın ayrıcalığını taşırken, Arguvanlı dostum Zeki Kaya’nın konuğu olmak ve köy evinde konaklamanın da farkını yaşadım. Dışarıda mevsim soğuğu olmasına karşın; Anadolu’nun aydınlık yüzü olan bu güzel canların dergahında, semada ve semahta; döne döne, yan yana ve yana yana zikir eder gibi dans etmenin yüce yolculuğu, ruhumuzu ve bedenimizi saran alevin sıcaklığı içimizi ısıttı, yeniden… Uzakta, çoban ozanların çığlığı geliyor ve Arguvan türküleri yankılanıyordu…

Şimdi; “Bu işin mümkünü yoh mi?” demenin tam zamanı... Evet, “Arguvan ağzı” ile konuşmanın, “Arkasından baltasını biledi...” diyerek küfretmenin, ağız dolusu gülüp doyasıya ağlamanın, ıslık çalmanın, bağlamanın tellerine sevda bağlayıp destan okumanın ve avazın çıktığı kadar türkü çığırmanın tam zamanı...

Argovan ve Tahir adındaki iki sevdalı çiçeğin buluşup, koklaşıp, öpüşüp ve sevişip yurt edindikleri bir sevi bahçesidir Arguvan...

Zamanı gelmişken bir anımı anımsadım. Bu anımı sizlerle paylaşarak Arguvan güzellemesine başlamak istedim. Anımı merak etmeyin, sonunda söyleyeceğim...

Tıpkı, Kapadokya peri bacalarını andıran ve on binlerce yıllık yeryüzü oluşumuna tanıklık eden Arguvan Tümülüsleri, bölgenin yeni alternatif turizm potansiyeli açısından ayrı bir gezi yazısı kapsamında değerlendirilecektir. Nice aşklara, kara sevdalara, gurbet ve sıla özlemlerine, asker ve yavuklu destanlarına, göç, acı, hüzün ve ecelsiz ölümlere, doğa ve beklenmedik olaylara, kısaca bu dünyada insan olanın başına gelen tüm hüzünlü ve mutlu her duruma “Arguvan ağzı” ile türkü yakılmasına tanıklık eden Fırat Nehri ve üzerinde kurulan Karakaya Baraj Gölü kıyısındaki villaların ve kayısı bahçelerin arasından süzülen balıkçı teknelerini öpen turkuvaz rengi suda günbatımı ise, bir başka doğa harikası olarak yeni konuklarını bekliyor...

Devamı yarın...