Körfez İşbirliği Konseyi toplantısı tam bir komediye döndü. Araplar, Kaşıkçı cinayetinde Suudi Arabistan'ın yanında yer aldı. Daha açık ifade ile cinayete tam destek verdiler.

İnanılacak gibi değil. Ortada işlenmiş bir cinayet var, bu cinayeti işleyenler belli ama konu oldu-bittiye getirilip unutturulmak ve üzerine toprak serpilmek isteniliyor.

İşlenmiş bir cinayet görmezden gelinir mi, ya da desteklenir mi? Söz konusu Araplar olunca hepsi olabiliyor.

Hemen şunu belirtelim: 

Amerika'nın Suudi veliahdı Salman'ın arkasında durması ve ilişkileri sürdürme kararı, Körfez ülkelerinin bu yönde karar almasında etkili olmuştur.

Türkiye, cinayet ile ilgili kişilerin Türkiye'ye iade edilmesini ve yargılanmalarının da Türkiye'de yapılmasını istiyor. Ancak Suudi yetkililer bu isteğin yerine getirilmeyeceğini açıkladılar. Şimdi Türkiye- Suudi Arabistan arasında yeni bir krizin ayak seslerini duyar gibi oluyoruz.

Şimdi Konseyin toplantısı ve yayınlanan bildiri ile diğer gelişmelere kısaca göz atalım:

Körfez İşbirliği Konseyi'nin sonuç bildirgesinden çıkan kararda Kaşıkçı cinayetine ilişkin Suudi Arabistan yönetiminin takındığı tavır ve olayın aydınlatılması için yerine getirdiği çalışmaların desteklendiği belirtildi.

Körfez İşbirliği Konseyi 72 maddelik kapanış bildirgesinde en belirgin konular arasında Cemal Kaşıkçı cinayetine ilişkin Suudi Arabistan yönetiminin takındığı tavır ve olayın aydınlatılması için yerine getirdiği icraat ve çalışmaların KİK tarafından desteklendiği ifadeleri yer aldı.

Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da toplanan Körfez İşbirliği Konseyi 39. Zirvesi sonunda yayımlanan 72 maddelik kapanış bildirgesinde, Katar ablukasına dair bir kelime dahi geçmedi.

72 maddelik kapanış bildirgesinde en dikkati çeken konular arasında Cemal Kaşıkçı cinayetine ilişkin Suudi Arabistan yönetiminin takındığı tavır ve olayın aydınlatılması için yerine getirdiği icraat ve çalışmaların KİK tarafından desteklendiği ifadeleri yer aldı.

Bildirgede, bu suça karışanların cezalandırılması ve adaletin yerine getirilmesinde Kral Selman bin Abdulaziz'in liderliğinde Suudi Arabistan Krallığı'nın hukukun üstünlüğü ve adalet kurallarının yerleşmesi için tüm hukuki icraatı yerine getirmeye bağlı kalınacağı belirtildi.

Öte yandan Katar ablukasına dair herhangi bir ifade kullanılmazken, Kuveyt'in üye ülkeler arasında bozulan ilişkilerin yeniden sağlanması yönünde göstermiş olduğu çabadan övgüyle söz edildi. Bu yönde ortaya konan çalışmaların devamının önemine işaret edilmekle yetinildi.

Ayrıca bildirgede, "Doğu Kudüs'ün" Filistin'in tarihi başkenti olduğu ve İsrail'in Gazze saldırılarını tırmandırmaktan vaz geçmesi gerektiği belirtildi.

Zaten Arapların Gazze için yapacağı bir şey yok. Sadece "kınama" ile konunun sonuçlanacağı inancındalar. Geriye baktığımızda da Filistin sorununun çözümü için havanda su dövüldüğünü görürüz. Ciddi bir yaptırım ve konunun çözümü yönünde bugüne kadar atılmış bir adımı gösterebilir misiniz?

Yemen'deki durum ve Suudi Arabistan ve diğer körfez ülkelerinin yaptığı insani yardımların sıralandığı bildirgede, Yemen Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi ve yönetiminin desteklendiği vurgulandı.

Burada bir parantez açmak istiyoruz:

Suudi Arabistan yıllardır Yemen'i bombalıyor. Yaşlı, kadın, çocuk demeden binlerce insan öldü. Orantısız güç kullanılıyor. Bir Müslüman ülke olan Yemen'de işlenen bu cinayetlere Körfez ülkelerinin duyarsız ve sessiz kalmalarına ne demeli?

Körfez sorunlarının başında gelen Katar ablukasına hiç değinmeyen bildirge, Katar Dışişleri Bakanlığı Enformasyon Bürosu Müdürü Ahmed er-Rumeyhi tarafından eleştirildi. Konu hakkında bir muhalif ses çıktı ama bunun bu saatten sonra ne yararı olabilir ki?

Rumeyhi resmi Twitter hesabından yaptığı eleştirisinde "Bu nasıl bir sonuç bildirgesi? Katar ablukasına ve ablukayı çözüm yollarına değinmiyor. Kimi aldatıyorsunuz! Bu konseyin gerçek problemlerini atladığınız yeter" ifadelerini kullandı.

39'uncu Körfez İşbirliği Konseyi Zirvesi, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Devlet Başkanı Şeyh Halife bin Zayid Al Nahyan ve Umman Sultanı Kabus bin Said'in yokluğunda pazar günü Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da gerçekleştirilmişti.

Özetleyelim:

Yapılan toplantı "iş olsun torba dolsun" 'dan başka bir şey değil. Arapların hiçbir işe yaramayacağı ve arkalarından gidilemeyeceği gerçeğini bu toplantıdan çıkan sonuçla bir kez daha görmüş oluyoruz.

Özellikle bölgemizde de oyun oynayan Suudi Arabistan ile olan ilişkilerimize çok dikkat etmemiz gereken bir dönemden geçtiğimizi unutmayalım.