Dünya krallığının "Arap baharı" adıyla pazarladığı "emperyalist işgal" projesi Suriye'de beklenen sonucu vermedi. ABD-İngiliz-Fransız ittifakının 2004 yılından bu yana geliştirip uygulamaya koyduğu proje Irak ve Libya'da işe yaradı ama Suriye'de Rusya ve İran'ın devreye girmesi bütün hesapları bozdu. Süreç gecikti, Suriye diktatörü Esad, Kaddafi ve Saddam'ın uğradığı akıbete uğramadı.

Pentagon'da etkin bir grubun köklü strateji değişikliğinde ısrarı da bu gecikme yüzünden ortaya çıktı. "Müslüman Kardeşler dahil ılımlı gözüken grupları desteklemeye devam edelim" diyen İngiltere ve Fransa ile, "Hepsini terörist ilan edip topyekun savaşalım" diyen grup karşı karşıya geldi. Sonuçta, Bilderberg'de de tartışılan senaryolardan İngiltere-Fransa ittifakının savunduğu teori kazandı: Sykes-Picot'un 21.yüzyıl versiyonu...

* * *

İngiltere, 2004 yılında Arap Baharı için "Arabistanlı Lawrence'in Osmanlı'ya karşı örgütlediği Arap isyanının yeniden örgütlenmesi diye bakıyordu. Sör James Craig'in İran'a karşı o yıllarda tasarladığı Arap Baharı, tıpkı Thomas Lawrence'in 1. Dünya Savaşı sırasında Araplara vadettiği gibi vaatler içeriyordu: Lawrence, Araplar'a "Osmanlı'yı devirmeyi başarırlarsa birlik ve özgürlük" sözü vermişti. Sonuçta, Osmanlı'yı sırtından hançerleyen "Arap milliyetçiliği"nin devşirilmiş öncüleri, birer krallığa sahip oldu. 

Sör James Craig de, 2004 yılında "Arap baharı" ile kendi yörüngelerine girmeyen Saddam ve Kaddafi'ye karşı, Irak'tan Libya'ya kadar olan coğrafyada Müslüman Kardeşler iktidarı vadediyordu. Ayaklanmalar planlandığı gibi giderken Irak ve Libya'da ABD'nin "derin"leri devreye girdi ve DAEŞ canavarını üretti.

Programın uygulayıcı isimlerinden biri olan Angus McKee, iç savaş başlamadan önce yani Aralık 2011'de Birleşik Krallık Maslahatgüzarı olarak Suriye'ye atandı. Şam Büyükelçiliği kapandıktan sonra aynı örtülü görevini Beyrut'tan sürdürdü. Angus McKee, Mart 2012'de Irak Kürdistanı konsolosu oldu. Şimdi de MI6 tarafından Londra'ya geri çağrıldı.

İngiltere'nin, günümüz Lawrence'lerinden birini geri çağırması, "cihatçılara destek için gönderilen özel yetişmiş ajanlar geri çekiliyor" şeklinde yorumlanıyor.

* * *

Aynı şekilde ABD de DAEŞ'i "saha hakimiyetinden" tasfiye edip "dağınık terör hücreleri" şekline dönüştürmeye başladı. DAEŞ içindeki ABD, İngiliz ve Fransız ajanları bir bir geri çekilmeye başlandı. 

İngiltere ve Fransa'nın etkin olduğu cihadist gruplar İdlib ve çevresinde kendi aralarında çatışıyor uzun zamandır. Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ise, El Bab'a kadar olan bölgede TSK şemsiyesi altında varlığını sürdürmeye çalışıyor. Ama ABD ve partnerleri, ÖSO'yu Suriye PKK'sının hakimiyeti altındaki Suriye Demokratik Güçleri'ne (SDG) katılmak için baskısını sürdürüyor. ÖSO'da yer alan bazı aşiretler SDG'ye katılmaya başladı bile. Hani şu ABD'li yetkilinin "Suriye PKK'sından adını değiştirmesini istedik ve Suriye Demokratik Güçleri kuruldu" diyerek ifşa ettiği gruba...

* * *

İngilizler, Müslüman dünyasında "siyasal İslam" diye adlandırılan gruplarla asırlardır süren bir ilişkiye sahip. ABD'nin Müslüman Kardeşler'le irtibat seviyesi Hillry Clinton'un e-postaları ile ilgili soruşturma sırasında FBI tarafından ortaya dökülmüştü. Geçen asrın Arap baharının Osmanlı'ya karşı en önemli dinamiği olan Vahhabiliğin koruyucu zırhı İngilizler değil miydi?

ABD, İngiltere ve Fransa, şimdilik "cihatçı" grupları kendi haline bırakma konusunda uzlaştı. Bu üçlünün "Arap baharı" adıyla devreye soktuğu günümüz Sykes-Picot'una, tıpkı tarihte olduğu gibi kısmen Rusya da dahil oldu. Rusya, öteden beri ABD ve partnerlerini cihatçılara verdikleri destekten dolayı eleştiriyordu. 

* * *

ABD, cihatçı gruplara silah desteğini Ocak ayında kesmesine rağmen, bunu geçtiğimiz günlerde deklare etti. Yeni bir şeymiş ve Rusya'ya jestmiş gibi. Siyasal İslamcı örgütleri, kurdukları ittifaklara yöneltmenin yöntemi bu. Silahsız o coğrafyada varlık göstermek mümkün değil çünkü. Yol haritasının bir bölümü bu. Diğer bölümü; Kürt şovenizmine dayanan terör örgütlerinin yeni dönemin taşeronu olarak tüm Kürtler üzerinde etkin olması...

Kuzey Irak'ta bağımsız Kürt devletinin doğum sancıları devam ediyor. Bir asır önce vaadettikleri "Kürt devleti"nin "normal doğum" gözükmesini istiyor dünya krallığı. Kuzey Suriye'de Kürtlerin hakim olduğu ama "Kürt-Arap koalisyonu" gibi gözüken bir devlet planlanıyor. Condollica Rice, yıllar önce "sınırlar değişecek, yeni devletler kurulacak" dememiş miydi?

* * *

Büyük fotoğrafa bakınca, yeni bir Sykes-Picot "gizli uzlaşması"yla Suriye ve Irak petrolleri paylaşılmış. DEAŞ'a karşı "tuhaf" bir zafer elde eden Suriye PKK'sı, petrolün yeni bekçisi olacak.

Düzenli orduya ve petrol parasına kavuşmuş Suriye PKK'sının, Türkiye'ye dönük büyük baskı unsuru oluşturacağını da hesaba katıyor tabii "paylaşımcı" güçler. Müslüman Kardeşler'i ABD-Suud hışmından "şimdilik" kurtararak siyasal İslamcılar üzerindeki etkisini koruyan İngiltere, Doğu ve Güneydoğu'da da hayli faal. Son dönemde günümüzün "Kürt binbaşı Noel"leri, aşiretlerle güçlü ilişkiler kuruyor, ekonomik destekler ve siyasi vaadler üzerine ittifaklar oluşturuyor. 

Ağır silahlarla donatılmış ve düzenli ordu haline getirilmiş Suriye PKK'sının DEAŞ yok edilince "terhis" olacağını beklemiyorsunuz değil mi? Suriye PKK'sı, Barzani Peşmergesi ve Türkiye'de patlak verecek "dip dalga" hareketi... Allah korusun.
Umarım gerçekleşmez de, bana "çok karamsarsın" diyenler haklı çıkar...