Genç kumandan, 34 yaşındaki Mustafa Kemal'in Çanakkale'de verdiği bütün emirler kesin ve sonuç alıcıdır.  O verdiği bir emirde  diyordu ki: " Benimle burada muharebe eden bil cümle askerler katiyen bilmelidir ki, uhdemize tevdi edilen namus ve vazifesini tamamen ifa etmek için bir adım bile geri gitmek yoktur. İstirahat aramanın, bu istirahatten yalnız bizim değil, bütün milletimizin ebediyyen mahrum kalmasına sebebiyet vereceğini cümlenize hatırlatırım.  Bütün arkadaşlarımın hem fikir olduklarına ve düşman tamamen denize dökülmedikçe yorgunluk belirtisi göstermeyeceklerine  şüphe yoktur."

30 Nisanda komutanlar toplantısında Mustafa Kemal "İçimizde ve askerlerimizde Balkan harbinin utancını bir daha görmektense, ölmeyecek yoktur. Böyleleri varsa onları kendi ellerimizle kurşuna dizelim." demişti.

Çanakkale Zaferi ile Türk'ün talihi nasıl değişti, sorusunu satır başlarıyla cevaplıyalım:

Çanakkale Zaferi, müttefikleriyle Rusya'nın irtibatını  önlemiş, dolayısıyla savaş iki yıl uzamış, bu arada çıkan  Bolşevik ihtilâli ile Rusya savaş dışı kalmıştı. Böylece, Kurtuluş Savaşı yıllarında doğu ve kuzeyde güvenliğimiz sağlanmış, zafere ulaşmamız kolaylaşmıştı. 

Çanakkale savaşları İngiliz ve Fransız kuvvetlerini Gelibolu Yarımadası'nda bağlamış böylece Almanya ve müttefiklerinin  yükleri azalmıştı. Çok kayıp vermiştik ama, düşman güçlerinin de  insan ve malzeme kaybı bizden az değildi.  

Türk ordusunun zaferi, İngiltere ve Fransa'nın sömürgelerindeki prestijlerine darbe indirmişti. Esir milletlere ümit ışığı doğmuştu.

Çanakkale Zaferi, Türk askerinin direnme gücünün, özveri ruhunun ve vatan sevgisinin bir anıtıydı. Savaştan önce değeri üzerinde dudak bükülen Türk ordusunun iyi yönetildiği ve ehil ellerde olunca, bin bir yokluğa karşın neler yapabileceğini dünyaya göstermişti.  

Çanakkale Zaferi, Mustafa Kemal'in ordu içinde olduğu kadar tüm milletçe  tanınmasını sağlamıştı. Böylece Türk milleti, 1700'lu yılların başından beri makus  yönde gelişen talihini yenecek liderini bulmuştu. 

İlk çıkarmanın yapıldığı  25 Nisan 1915 ile son tahliyenin gerçekleştirildiği  Ocak 1916 arasında geçen 259 günde  Müttefikler Gelibolu Yarımadasına yarım milyon asker göndermişler ve bunların yarıdan biraz fazlası hayatını kaybetmişti.  Türk kayıplarının kesin sayısı hakkında kuşkular var. Ancak resmen 251 bin olarak görülmekteydi. 

Çanakkale  Savaşı benzersiz insanlık görüntülerine sahne olmuştu. Savaş sırasında taraflar molalar vererek, yakın siperlerden şehitlerini ve cesetleri toplamak için çıkmışlar, bu molalar sırasında su ve sigara alışverişleri yapılmıştı.  Karşılıklı yapılan bu ikramlar, insanlık ruhunun, savaş alanında bile her şeyin üzerinde tutulduğunun kanıtı olmuştu.  Bir gün 57 inci Alayın  sakası (sucusu) yolunu şaşırarak düşman mevzilerine düşmüştü. Saka, şaşkınlığını gizlemeye çalışarak "Beni komutanım gönderdi, bu yaz sıcağında suya ihtiyacınız vardır, diye düşünmüş" demişti. Buna çok sevinen karşı tarafın askerleri de, su dolu torbaları alıp sakanın katırını  konserve ve çikolata ile yükleyerek geri göndermişlerdi. 

18 Mart zaferimizin ardından, 25 Nisandan sonraki kara savaşlarında, Mustafa Kemal'in üstün komutanlığıyla kazanılan zaferlerin önemi, anlamı büyüktü. Çanakkale Zaferi'nden bütün dünyanın, bütün insanlığın sonsuza kadar alacağı dersler var. Yer yüzünde, Çanakkale'de ölen düşman askerlerinin analarına  şöyle seslenen ve bu duyguları taşıyan bir başka komutan var mıdır?

"Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar, burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlâtlarını savaşa yollayan analar, göz yaşlarınızı dindiriniz. Evlâtlarınız bizim bağrımızda, huzur içindedirler ve huzur içinde uyuyacaklardır. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlâtlarımız olmuşlardır. ATATÜRK, 1934" 

Çanakkale'nin dört bir yanı, tam anlamıyla bir şehitler bahçesidir. 

Bu nasıl duygu ki, bütün duygulardan gür, 
Arınmış benliğim, yer çekiminden özgür! 
Uhrevi ezgiler içinde eriyorum; 
Bir tüy gibi hafif, kendimden geçiyorum. 
Bir huşu mudur bu? Huşunun da ötesi; 
Yükseliyor ruhumda sessizliğin sesi. 
Bir şahlanış mı, bir hüzün mu, tanımı zor, 
Donan gözyaşlarım yüreğime akıyor. 
Burası Conkbayır, Anafarta, Suvla mı? 
Şura Kabatepe, Arıburnu Tuzla mı? 
Vatan tanımının yapıldığı yerleri, 
Galip ve mağlupların şanlı askerleri; 
Zafer ve yenilgiye destan sunuyorlar, 
Şimdi birbiriyle barışık uyuyorlar. 
Bu rüya değil ki sığmasın bir tabire, 
Düşündüm; boşu boşuna Anıtkabir'e, 
Toprak taşımışlar yurdun dört bir yanından, 
Bir parça bulunsun diye can ve kanından! 
Gördüm, inandım ve kokladım doyasıya, 
Vatan niyetiyle yüce Kurtarıcı'ya. 
Oysa yeterdi buradan bir avuç toprak; 
Atamız'a olsun diye ebedi yatak! 
Şehitler çiçeğe durmuş Gelibolu'da; 
Burcu burcu kokar bütün Anadolu'da.

YARIN PEYGAMBERİN ÖVDÜĞÜ