PKK elebaşları için ödül ortaya koyan Amerika’nın asıl hedefinin ne olduğu giderek netlik kazanıyor. Bir yandan “PKK terörist gruptur” diyen Amerika, öte yandan PKK’nın Suriye uzantısı PYD için “Terörist grup değil ve bizim Suriye’deki kara gücümüz” açıklamasını yapıyor. Tam bir ikiyüzlülük. Ancak, kurulmakta olan bu tuzak eskilere dayanıyor.

Suriye PKK’sı PYD-YPG’yi Suriye Demokratik Güçleri (SDG) kılıfı altına sokma girişimi tutmayan ABD’nin yeni planı aylar önce belliydi. 15 Şubat’ta Brüksel’deki NATO toplantısı öncesi yapılan görüşmelerde ABD Savunma Bakanı James Mattis, dönemin Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli’ye, “YPG’yi PKK’dan ayırıp PKK’ya karşı savaştırabiliriz” diyerek kafalarındaki planı ortaya koymuştu. Mattis ayrıca Irak’taki PKK unsurlarına karşı mücadelede Türkiye’ye destek vermeyi de önermişti.

Türkiye’yi YPG’ye karşı yumuşatma ve terörist ortağını legalleştirme çabasını sürdüren Amerika bir yandan Türkiye ile ilişkilerini düzeltirken diğer yandan Suriye PKK’sı ile ortaklığını bozmamak için çalışıyor. Ankara’nın ısrarıyla Münbiç sözünü tutmak zorunda kalan Washington, buna karşı PYD-YPG’yi Suriye’nin geleceğinde söz sahibi olarak masaya oturtmak çabasında. Bunun önündeki tek engel olan Türkiye’nin ikna edilmesi gerekiyor.

Eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı Emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin’in konu hakkındaki görüşlerini okurken, Amerika’nın nasıl bir tuzak hazırlığı içinde olduğunu daha net görebilmekteyiz: “ABD bir yandan İran’ı kuşatma, diğer yandan Suriye’de korsan bir Kürt devleti kurma konusunda kararlılığını koruyor. Abdullah Öcalan, 1999 yılında kuzeyde kurulacak Kürt özerk yapısını karıştırma potansiyelinden dolayı oyun dışına itildi. Şimdi benzer durum Suriye’de yaşanıyor. Ancak bu sefer oyun daha büyük ve tarihin kırılma noktası olarak değerlendirilebilir. Şu an tüm Ortadoğu coğrafyasını yeniden şekillendirecek adımlar atılıyor. ’İslam Natosu’, ’İslam Ordusu’projeleri bu oyunun en bariz göstergeleri.

Cemal Kaşıkçı olayı bu sürecin başlangıç noktası oldu. İsrail, Suud üzerinde ciddi etki sağladı; Mısır ve BAE zaten aynı ittifakın parçası... Tel Aviv öte yandan Umman, Bahreyn gibi ülkelerle görüşerek anlaşmalar yapıyor.”

Pekin’in şu görüşlerini de dikkate almalıyız: “Suriye sınırımızda yuvalanan terör merkezleri mutlaka temizlenmeli ve 600 kilometrelik hatta en az 15-20 kilometre derinliğe inerek buralarda askeri üsler kurmak zorundayız. Bunu yaparken elbette ABD ile çatışarak değil ancak teröre karşı meşru müdafaa hakkımızı kullanarak bu hedefimizi gerçekleştirebiliriz. Aksi durumda ABD’den PKK aleyhine yeni adımlar ve tabela değiştiren PYD-YPG terör yapılanması ile Türkiye’yi masaya oturtma amaçlı hamleler gelecektir. Suriye’de yeni anayasa süreci başlıyor. ABD’nin telaşı bir yandan Türkiye’nin askeri harekâtını engellemek öte yandan da en azından ’yerel özerklik’adı altında PKK korsan kantonlarına meşruiyet kazandırmak. Beraberinde Astana sürecini akamete uğratarak yeniden belirleyici rol üstlenmek. Türkiye’yi Rusya ve İran’dan kopararak yalnızlaştırmak istiyorlar. Fakat tüm bunları yaparken de gerek İran gerekse Rusya’ya karşı şu an Türkiye’nin varlığına olağanüstü ihtiyaç duyuyorlar.”

Zaten bizi yönetenlerin açıklamalarını da dikkate aldığımızda Amerika’nın nasıl bir hainlik içinde olduğunu görebiliriz. Bu nedenle, Amerika’nın her attığı adıma dikkat etmemiz gerekiyor. Her açıklamaları şaşırtıcı ve inandırıcı olmaktan uzak kalıyor.

Özetleyelim:

ABD, PYD’yi korumayı ve silahlandırmayı bırakmadığı sürece PKK konusundaki hiçbir adımı samimi görünmeyecektir. PKK’yı tasfiye edip, Irak’ın kuzeyini Barzani’ye bırakıp PYD adı altında örgütü Suriye’ye taşıyıp, orada bir PYD oluşumunu yerleştirip, bağımsız bir Kürt Devletini kurmayı hedefleyenlerin bu oyununa Türkiye artık gelmeyecektir. Açıklamalar ve görüşlerin de bu doğrultuda olduğunu görmekteyiz.