Ölüm yıldönümü değil ama, Alı Kızıltuğ'u hatırladım. O ki, türküleriyle göç ve gurbet üzerine toplumun dikkatini çekmişti. Elbette üzüldüm, Giderek daha da yalnızlaştığımı hissettim. Anılar bir bir gözlerimin önünden geçti. 

"Ozanların İzini" sürüyoruz. Ekibimiz topu topu dört kişi. Yönetmen Yaşar Aslan, Yönetim yardımcısı Nalan İpek, Kameraman Hamit Hasbay ve ben. Divriği'De Höbek köyünde biraz kaldıktan sonra, Karasar belini, Ödek kavşağını geçtik. Sağ kolumuz üzerinde Mursal köyünün tabelasını gördük. Saptık. Kavaklısu Kaşağı, Bahtiyar, Susuzören, Uluçayır ve Ürük köylerini geçtik. Ürik köyünde "Kel Hamit" durağından geçerken arkadaşımız Hamit Hasbay'ın kafasına bakarak şakalaşıyorduk. 
Köyünün girişinde bizi iki tabela bizi karşıladı. Birinde köyün adı, diğerinde  "Ozan Ali Kızıltuğ Caddesi" yazılıydı.  Bir halk ozanının adının hayattayken köyün ana caddesine vermesi bizi mutlu etti. Cadde boyunca ilerledik. Ali Kuzıltuğ'un evini elimizle koymuş gibi bulduk. Aşağıda çığıl çığıl çığıl Mursal Çayı akmaktaydı. Elvan çiçeklerle ve yeşilliklerle dolu bahçesinden içerdi girdik. Yıllar süren bir yitiği bulmuş gibi sevinçle birbirimize sarıldık. 

Ali Kızıltuğ'un eşi Fatma Kızıltuğ,  âşığa olağanüstü ilgi gösteriyordu. Kendimizi su ve kuş sesleri arasında dört dörtlük bir sofranın başında bulduk. Divriği'nin kuru kaymağı, Mursal'ın balına ne güzel uymuştu. Şehir hayatında unuttuğum yumurtanın gerçek sarısını, bu sofrada hatırladım. Çayımızı yudumlarken Ali Kızıltuğ'la geçmişten günümüze doğru yolculuk yapıyorduk: 

Ali Kızıltuğ Mursal'da 1944 yılında doğdu. 1958 yılında bağlama çalmaya başladı. İlk yıllarda başka âşıkların eserlerini ve yöresel türküleri seslendirdi. 1969 yılında ilk plağı olan "Asrı gurbet harab etmiş köyümü" çıktı. Yüzün üzerinde plağı, doksana yakın kaseti, on CD'si çıktı. İki bini aşkın şiir ve türküsü var. Bunlardan beşyüzü başka sanatçılar tarafından okundu. 

Ali Kızıltuğ'u ilk kez 1971 yılında sanırım Rahmetli Tahir Kutsi Makal'ın düzenlediği Âşıklar Şöleni'nde tanımıştım. İsmail Cengiz Azeri ile atışmıştı. Atışma ve türkü dallarında birinci olmuştu. O günleri anımsadık, hayatta olmayanlara rahmetler diledik.

Ali Kızıltuğ, geçim sıkıntısı nedeniyle göç etmek zorunda kaldı. 1973 de Ankara'ya yerleşti. Âşık Veysel ve Aşık Mahzuni onu en çok etkileyen aşıklardı. Uzun sap bağlamasını hüseyni düzenine akort ediyor. Mursal Köyü Divriği Çamşıhı yöresiyle Malatya Arguvan yöresinin ortasında. Ali Kızıltuğ,  Çamşıh ve Arguvan ağzını birleştirerek kendine özgü bir ağız yapmış. Bir şeyin üzerine özellikle çiziyor: "Ne yârimden, ne sazımdan, ne de vatanımdan vazgeçtim. Nasıl Mursal'dan gelmiş, tertemiz bir köylü çocuğu isem, şimdide aynıyım..."

Ali Kızıltuğ bu sözlerinin doğruluğunu, birlikte Mursal köyünü gezerken görüyorduk. Dört çocuk babası olan Ali Kızıltuğ'un oğullarına söylediği bir şiirinden birkaç dörtlüğü paylaşmak istedim: 

"Baban sana kurban ola, kul ola
Garibana şamar vurmayan oğul
Hangi mezhepten olursa olsun
Doğrular önünde durmayan oğul

... 

Bu da geçer su eylenmez olukta
Her insana güneş doğar ufukta
Tahsilini yarı yerde koyup ta
Sırtına semeri sarmayan oğul

......"

Ali Kızıltuğ'un şiirlerinden rast gele bir kaçını daha eklemek istedim: 

Asrı Gurbet Harap Etmiş Köyümü

Asrı gurbet harap etmiş köyümü
Bülbül gitmiş baykuş konmuş gelele
Ben ağayım ben paşayım diyenler
Kapıları kitlemişler gel hele

Bir ev burda bir ev karşıda kalmış
Sorun hele bizim komşular n'olmuş
Kırk senelik ağaç kurumuş kalmış
Bizim köye benzemiyor gel hele

Saz elimde şu elleri gezerdim
Dertli idim bazı destan yazardım
Sen Ali'ysen niye saçın ağarttın
Kızıltuğ'a benzemiyor gel hele


Hangi Dağın Ardındasın Sevdiğim*

Hangi dağın ardındasın sevdiğim
Oyanıya dönem dönem ağlıyam
Bir mektup yolla ki gurban olduğum
Yüzlerime sürem sürem ağlıyam

Ya bir komşularda ya bir dosttaysan
Bir şeye üzüldün kara yastaysan
Yataklara düştün ağır hastaysan
Karaları giyem giyem ağlıyam

Kızıltuğ'um gurbet elin yolunda 
Nazlı yarinen ayrı düştük sonunda
Sen öldüysen neyim kaldı sılada
Gurbet elde duram duram ağlıyam