Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin 40 ilde aday göstereceği isimleri Cumartesi günü açıkladı. Bugün de İstanbul hariç, kalan illerdeki adaylarını açıklaması bekleniyor. İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkan adayı ile ilçelerde gösterilecek adayların açıklanmasının ertelenmesi ise dikkat çekiyor. İBB adayı olarak Binali Yıldırım adı ısrarla dillendirilirken ilçeler için farklı listeler dolaşıyor elden ele. 

Bu listelerin hemen hemen hepsinin ortak özelliği, bazı belediye başkanlarının başka ilçelere kaydırılmış olması. Örneğin, Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan'ın Sarıyer'e, Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın'ın Beykoz'a, Kağıthane Belediye Başkanı Fazlı Kılıç'ın Sancaktepe'ye aday gösterileceği yer alıyor bu listelerde. Daha fazla detaya girip, "kulis" adı altında "lobi" yapanların tekrarına düşmek istemiyorum. Birden fazla liste var ortada dolaşan. 

Tüm listelerde ilçe teşkilatlarında da rahatsızlığa yolaçan aday düzenlemeleri dikkat çekiyor. AK Parti'de "itaat" ve "biat" geleneği olduğu için kimse sesini yükseltemiyor ama "fısıltı gazetesi"nin manşetinde "paraşütle gelen aday", "ithal aday" gibi sözcüklerle birlikte tepkiler kulaktan kulağa yayılıyor. 

* * * 

AK Parti'de daha önce bu yöntem milletvekilleri için denenmişti. Bir dönem Edirne'den milletvekili olan, sonraki dönemde Bursa'ya, Bursa'dan milletvekili olan Manisa'ya kaydırılmış, birçok ilde benzer uygulamaya gidilmiş ama bu kadar itiraz yükselmemişti. İstanbul'un ilçeleri için bu yöntemin pek kabul görmediği ortada. CHP'nin elindeki belediyelere gösterilecek adayların bile "dışarıdan" olmasını parti teşkilatı kabullenemiyor. İlçede yıllardır siyaset yapan, AK Parti bayrağını dalgalandıran, her seçimde yollara düşen isimler, sıranın kendilerine ne zaman geleceğini sorguluyor çünkü.

Özellikle milletvekili, eski milletvekili unvanını taşıyan isimlerin zikredilmesine tepki büyük. "Her koltuğa onlar mı oturacak, koca teşkilatta başka adam mı yok" gibi sitemlerini daha sık duymaya başladım. 

Bu rahatsızlık seçim sonucuna ne kadar yansır orasını bilemem. Aday adayları arasındaki çekişme ile tayin edilen adayın bazı ilçelerde kaybedildiğini 2014 seçimlerinde net bir şekilde gördük. Bunlardan birisi de Silivri. Bu durum adayı değiştirilecek ve "dışarıdan" adaylarla yarışa girilecek ilçelerde de geçerli olur mu, zaman gösterecek...
* * *
Peki, bunca siyaset tecrübesi olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "gözbebeği" İstanbul'da neden böyle bir risk almayı tercih ediyor? Ya da Erdoğan'ı bu kadar radikal değişiklikler yapmaya iten sebepler ne?
Bence, geçen yıldan bu yana Erdoğan bu sorunun cevabı olacak türden açıklamalarıyla defalarca gerekli uyarıyı yapmıştı. İstanbul'da 20 Ağustos 2017'de yapılan AK Parti İl Danışma Meclisi toplantısında bazı şeylerden rahatsızlığını şu cümlelerle ifade etmişti Erdoğan:
"Kardeşlerim Allah aşkına soruyoruz size, bize kibir yakışır mı, bize gurur yakışır mı? Gurur Allah'a yakışır. Bize değil. Bize ne oluyor ki afra tafra yapıyoruz? İdeal siyasetçi oturduğu koltuktan güç alan değildir, oraya güç katandır bunu böyle bilmemiz lazım." 
Ardından, AK Parti'den gördüğü itibar sayesinde çıktıkları ekranlarda ve sahip oldukları köşelerde "Reis" adına önüne gelene ayar verme şımarıklığı gösterenlerden duyduğu rahatsızlığı dile getirmişti Cumhurbaşkanı:

"Kardeşlerim, zaman zaman kamuoyunda, medyada parti içinde asla tasvip etmediğim tartışmaların yaşandığına şahit oluyoruz. Genellikle sosyal medya hesapları ve bazı yazarların zaman zaman adeta şahsımın adına racon kestiği görülüyor. Benim partimle, milletimle paylaşacağım bir düşüncem varsa bunun yolları bellidir. Kimsenin racon kesmesine de ihtiyacım yoktur. Eğer racon kesilecekse bu raconu da bizzat kendim keserim."

* * * 

O günden bu yana Erdoğan'ın teşkilatlara dönük konuşmalarında "kibir", "lüks", "halktan kopuk yaşam" gibi uyarılarına daha sık rastlıyoruz. En son 40 belediye başkanını açıkladığı toplantıda "Kibir, büyüklük taslama, millete tepeden bakma, milletle irtibatı koparma hastalığına kapılanların AK Parti çatısı altında yeri olamaz" cümlelerini kullanarak uyardı adayları.

Tüm bu uyarılar iş olsun diye yapılmıyor. Belediye başkanlarının "sen, ben, bizim oğlan" dar çevresinde oluşturduğu "güç alanı" bugüne kadar AK Parti çevrelerinde itibar gören yazarlar tarafından da sık sık eleştiri konusu oldu. AK Parti seçmeni vatandaştaki tepki, yazılara yansıyandan daha büyük.

Erdoğan, bir yandan MHP ile yerel seçim ittifakı yaparak bu "antipatik" durumu aşmaya çalışıyor, diğer yandan da belediye başkanlarına "Madem çok beceriklisin, şu ilçede de göster gücünü" diyerek onlara meydan okuyor.

İstanbul'da bir liste krizi varsa, bu Erdoğan'ın tercihlerinden değil, Erdoğan'ın gölgesi sayesinde koltuk sahibi olanların, verilen mesajları anlayamayıp, kendilerini olduklarından büyük görmelerinden ve değişimden rahatsızlık duymalarından kaynaklanıyor. Bir de hâlâ "kulis" vs. adı altında AK Parti ve Erdoğan adına racon kesenlerden... 

Erdoğan, normal şartlarda büyük riskler taşıyan bir operasyon yapacak İstanbul'da. En büyük avantajı da Cumhur İttifakı ve CHP'nin hâli...