Muzaffer Sarısözen titizliğinde bir türkü sevdalısı olan Ahmet Yamacı, Burdur'un Tefenni ilçesinde 1926 yılında doğdu. Tefenni'de yetişen müzisyenler lakapları ile tanınmaktaydı. Örneğin Mustafa Kara, Hüyüklü Arap; Mehmet Turgut, Paskal Mehmet olarak anılıyordu. Ahmet Yamacı'nın babası Çil Mehmet de Tefenni'nin en iyi müzisyenlerinden birisiydi. Saz çalıp türkü söylemekle ünlenmiş bir aileden geliyordu. Ahmet Yamacı müzikle bütünleşmiş ailenin beş çocuğunun en küçüğüydü. Henüz üç yaşındayken babasını kaybetmişti. 
Ahmet Yamacı beş - altı yaşlarındayken eli tezene tutmaya başlamıştı. Parmakları bağlamanın perdelere arasında gezinivermişti. Amcasının yardımı ile çalmayı ilerletmişti. Yıllar sonra Orta Anadolu'dan derlediği türkü sanki o günleri anlatmaktaydı: 

"Küçük yaşta aldım sazı elime
Dertli dertli vurdum sazın teline
Uyma dedim uydun eller sözüne
Bağlantı:
Cihan da bilir ben o yâre yandığım
Ellerin köyünde garip kaldığım"

Ahmet Yamacı İlkokulu Tefenni'de okudu. Bir öğretmeni ona saz armağan etmişti. 19 Mayıs törenini için yazdığı bir şiirini bestelemişti. Bestesi bütün öğrenciler ve törene katılanlar tarafından beğenilmiş, alkışlanmıştı. İlgi görmesi, saz sevgisini artırmıştı. O günden sonra onu hiç yanından ayırmadı.
İlkokuldan sonra Ankara Kırıkkale Gedikli Sanat Okuluna girdi. Ama bazı ailevi sorunlar nedeniyle okuldan ayrıldı. 

Ahmet Yamacı 1940 yılında sınavla Gönen Köy Enstitüsü'ne öğrenci olarak girdi. Burada Mandolin, Keman Akordeon, Ağız Mızıkası çalmasını öğrendi. Aynı yıllarda halk oyunlarımızla ilgileniyor, oynuyor ve başkalarına da öğretiyordu. Türk Halk Müziği'nin duayenleri Muzaffer Sarısözen ve Halil Bedii Yönetken'in dikkatini çekti. 1944 yılında Ankara Radyosu'nda açılan sınavda bağlama birincisi oldu. Halk Müziği dalında ilk memur saz sanatçısı olarak Göreve başlamıştı. 
Ahmet Yamacı kendini yetiştirmeye devam ediyordu. Ankara Devlet Konservatuarı öğretmenlerinden Saadet İkesus ve Nurullah Taşkırandan dersler aldı. 1946 yılında askere alındı. Burada saksafon çalmasını öğrendi ve nota bilgisini daha da ilerletti. 
Askerliğini bitirdikten sonra tekrar radyodaki görevine döndü. Bir yandan da Halk evleriyle Ankara Atatürk Lisesinde öğretmenlik yapıyordu.  

En büyük şansı Muzaffer Sarısözen'in yanında bulunmasıydı. Ondan çok yararlandı. Kısa zamanda sağ kolu durumuna geldi. 
1954 yılında (İstanbul) radyosu yeni oluşular içine girmişti. Türk halk müziği sanatçısı olmak için 225 kişi başvurmuştu. Ancak on ses, on saz sanatçısı yetiştirilecekti. Yapılan sınavda Orhan Atayalvaç, Rıdvan Çor, Ahmet Sezgin, Fatma Türkan, Yüksel Özkaynak, Selahattin Erorhan, Neriman Gürpınar, Nasip Cihangir, Nihat Mercanlı, Birgül Bilgiser ses sanatçılığını kazanmışlardı.  Saz sanatçıları arasında Zekai Beşgül, Orhan Dağlı, Yücel Erdoğan, Kanan Şavklı vardı. Daha sonra bu sanatçılara Azize Tözem, Adnan Türközü, Aziz Şenses, Salih Uygun, Mustafa Ceyhanlı, Hüseyin Oylum, Yücel Paşmakçı ve Nejat Buhara eklenmişti. Sınavda Muzaffer Sarısözen de yer almıştı. Yamacı Ankara'da olduğu gibi (İstanbul)'da da "Yurttan Sesler Topluluğu" kurmaktı. (İstanbul)'a geldi. Altı ay kurduğu topluluğu çalıştırdıktan sonra Topluluğun yönetimini Ahmet Yamacı'ya bıraktı.

1954 yılından sonra Mesut Cemil yönetimindeki (İstanbul) Radyosu'nda müzik çalışmaları yavaş yavaş düzene giriyordu. Klasik Türk Müziği, Mesut Cemil ve Cevdet Çağla'nın yönetimindeydi. Batı müziği Cemal Reşit Rey'e teslim edilmişti. Muzaffer Sarısözen halk müziğine çeki düzen vermiş ve biraz önce sözünü ettiğimiz gibi başına öğrencisi Ahmet Yamacı'yı getirerek, gözü arkada kalmadan Ankara'ya dönmüştü. 

Ahmet Yamacı Yurttan sesler topluluğunu yönetmekle kalmıyor her fırsatta yurdun dört bir yanını gezerek, türküler oyun havaları derliyor onları notaya alıyordu. Gezdiği il sayısı altmışı, derlediği türkü sayısı beş yüzü, oyun havası sayısı da yüz elliyi geçmişti. Bunların çoğu Repertuar Kurulu'nca kabul edilip yayınlanmıştı.