'Bacıyan-ı Rum', Anadolu kadınlar birliği anlamını taşıyordu. 'Bacı' kelimesi, abla, kız kardeş anlamına geliyor. İlme, sanata ve ahlâka son derece önem verilen ahilikte, kadının da sosyal ve ekonomik hayatta önemli bir yeri vardı. Kadınların teşkilatlanıp gelişmesi için ahi Evran'ın eşi Fatma bacı, dünyanın ilk kadın teşkilatı olan 'Bacıyan-ı Rum' teşkilatını yani Anadolu Kadınlar Birliği'ni kurmuştu.

Birçok batılı araştırmacı, tarihin o döneminde Anadolu'daki kadınların bir araya gelerek bugün ki anlamda bir sivil toplum örgütü kurmalarını hayretle karşılamıştı. Bacıyan-ı Rum Teşkilatı, Anadolu kadınlarını, gerektiğinde düşmanlara karşı vatan savunmasında eşlerinin yanında mücadele etmesi ve gerektiğinde de kültürde, sanatta, edebiyatta, sosyal ve ekonomik alanlarda kalkınıp gelişmesini sağlamak için teşkilatlandırmıştı.

Anadolu kadınlar birliği, ahilerin kadınlar kolu olarak yetim ve kimsesiz genç kızları himayesine almış, onların eğitimlerinden, ev-bark sahibi olmalarından sorumlu olmuşlardır. Bunun dışında kimsesiz ihtiyar kadınların bakımı, genç kızların evlendirilmesi gibi birtakım sosyal hizmetlerde bulundular, maddi sıkıntı içinde olanlara yardım elini uzatmışlardı.

Anadolu Alevi / Bektaşilerinde ibadet sırasında ve yaşamın her alanında kadın erkek birlikteliği esastır. Hoca Ahmet Yesevi Hazretlerinin kurduğu Yesevilik tarikatında da egemen İslam anlayışına göre yasak olan kadın erkek birlikteliği esastı.

Bir zamanlar, büyük ve güçlü bir ülkeyi yöneten kralın dört eşi varmış.

Kral en çok dördüncü eşini sever, bir dediğini iki etmez, herşeyin en güzelini, en iyisini ona verirmiş.

Kral üçüncü eşini de çok severmiş. Bu güzelliğin bir gün kendisini terk edebileceğinden korktuğu için, onu çok kıskanır, üzerine titrermiş.

Kral ikinci eşini de severmiş. Kendisine karşı her zaman iyi ve sabırlı davranan eşi, ne zaman bir derdi olsa daima onun yanında bulunur, sorunun çözümünde ona destek verirmiş.

Kraliçe olan birinci eşiymiş kralın. Onu en çok seven, karşılık beklemeden seven, sağlığına ve hükümranlığına en büyük katkıyı sağlayan bu eşi olmasına rağmen, kral bu eşini hiç sevmez ve onunla hiç ilgilenmezmiş.

Bir gün kral ölümcül bir hastalığa yakalanmış. Yakında öleceğini anladığı ve öldükten sonra yalnız kalmaktan çok korktuğu için, eşlerinden hangisinin ölüm yalnızlığını kendisi ile paylaşmak isteyebileceğini öğrenmek istemiş.

En çok sevdiği dördüncü eşine,

- "Ölüm yolculuğunda bana eşlik etmek ister misin?" diye sorduğunda, aldığı yanıt kalbine bir bıçak gibi saplanan, kısa ve net,

- "Mümkün değil!" olmuş.

- "Hayatım boyunca seni sevdim, sen benimle birlikte ölmeyi kabul eder misin?" sorusunu üçüncü eşi,

- "Hayır, hayat çok güzel... Sen ölünce ben yeniden evleneceğim." diye yanıtlamış ve kral bir kez daha yıkılmış.

- "Her sorunumda, her zaman yanımda olan, bana yardım eden sendin. Bu sorunumda da bana yardımcı olur musun?" sorusuna karşı, ikinci eşinden,

- "Bu sorunun için bir şey yapamam. Olsa olsa sana mezarına kadar eşlik eder, güzel bir cenaze töreni yaptırır ve yasını tutarım." karşılığını almış.

Büyük bir hayal kırıklığı yaşamakta olan kral birinci eşinin sesiyle irkilmiş:

- "Nereye gidersen git, seninle olurum, seni takip ederim."

- "Ah!" diye inlemiş kral;  "Keşke bir şansım daha olsaydı..."

Aslında yaşamda hepimiz dört eşliyiz.....

Dördüncü eşimiz: "Vücudumuz "

Onun güzel görünmesi için ne kadar zaman, kaynak ve çaba harcarsak harcayalım, öldüğümüzde bizi terk edecektir.

Üçüncü eşimiz: "Sahip olduğumuz servet ve statümüz!!! "

Ölür ölmez başkalarına yar olacaktır.

İkinci eşimiz: "Aile ve dostlarımız!!!"

Tüm sorunlarımızı paylaştığımız bu kişilerin en son yapabilecekleri şey, bu dünyadan gözleri yaşlı bizi uğurlamak olacaktır.

Ve birinci eşimiz: "Ruhumuz..."