Hep eskilerden dem vururuz, nerede eski günler, eski bayramlar diye söyleniriz...
Eskiler sözde kaldı, arada bir konuşuruz ama geçmişi çoktan unuttuk...
Eski dostlarımızı arayıp sormayız, eski arkadaşlıklara değer vermeyiz...
Daha da kötüsü dostlukları, arkadaşlıkları bile önemsemeyiz...
En yakın arkadaşımız hastalanır, arayıp sormayız...
Can dostumuzun çok yakını, değer verdiği bir akrabası vefat eder, cenazeye gitmeyiz.
Kimi zaman hiç arayıp sormaz, kimi zaman da kuru iki kelimelik mesajla başsağlığı dileriz...

Sağlığında etrafında pervane olduğumuz, dostumuz, canımız dediğimiz kişi vefat eder, sosyal medyada kuru bir mesajla geçiştiririz... İkinci gün unutur, yolumuza devam ederiz...

Yıllardır davaya hizmet vermiş, memleketi için çırpınmış çok değerli ağabeylerimizi kaybediyoruz... Cenazesinde yakın çevresinden üç beş kişi oluyor... 
Gençlerin çoğu bilmiyor, tanımıyor... Tanıyanlar da umursamıyor... Akranları en azından cenazeye katılamaz mı?
Çok eskilere gitmiyorum, son yıllarda çok değerli insanlar aramızdan ayrıldı... 
Ömer Lütfi Mete, Necdet Sevinç, Kemal Çapraz, Servet Kabaklı...
Birçoğunu ölüm yıldönümünde hatırlamıyoruz bile...
Kabir başında anma töreni veya salon toplantıları düzenleniyor... Katılım çok az oluyor...
Sadece kişiler değil, sivil toplum örgütü olarak da bu konuda çok geri kaldık.
Birçok dernek ve vakıf olmasına rağmen bu tür toplantıları organize edenler parmakla sayılacak kadar az.
Ancak konuşmaya sıra gelince mangalda kül bırakmayız...
Hiçbir toplantıya katılmayız ama "Sevenleri ne çabuk unuttu, niçin bir kez hatırlamaz" diye de dert yanarız...
Ahde vefamız kalmadı, suçu başkasına atıyoruz...

*****
İnsanlık kayıp

Zenginliğiyle ünlü bir adam elindeki para dolu çantasıyla lüks bir mağazaya gider. Çeşit çeşit elbiseler denerken para dolu çantasını kıyafetlerin arasında unutur.
Beğendiği kıyafetleri kasaya götürüp ödeme yapacağı sırada, para dolu çantasını unuttuğunu fark eder. Paralarım kaybolur korkuyla bir anda öyle bir hale bürünür ki, adeta canavarlaşır. Zira çantasının çalındığından şüphelenmektedir.
Tezgahtarlar, temizlik görevlileri, müdür dahil herkesi sıraya dizer ve bağırıp çağırarak tehdit etmeye başlar. Herkesi hırsızlıkla suçlamaktadır. Ya çantası gelecektir ya da hepsini polise vermekle tehdit eder. Şikayetçi olacağını söyler.
Bu arada çalışanların tümünü aşağılayarak, ağza alınmayacak küfürler etmektedir.
Herkes işlemediği bir suç yüzünden de olsa adamın tehditlerinden çok korkar.
Zengin olması, ünlü biri olması tüm bu yaygarayı yapmasına elbette haklı bir sebep değilken adam işi iyice abartıp tüm çalışanların dolaplarına bile tek tek bakar.
Yarım saat sonra mağaza çalışanlarından bir genç, elindeki çantayla elbise reyonu tarafından koşarak çıkagelir. Zengin adama çantasını uzatarak:
- İki şey kaybetmiştiniz birini bulduk efendim...
Adam çantasını bulmanın sevinciyle gülerek sorar:
- Sadece çantam kayıptı. Bulamadığınız başka neyim olabilir ki?
Genç adam, zengin adamın yaptığı onca rezilliği umursamaz sırıtmasını bir anda buz kestirecek cevabı verir:
- İnsanlığınızı...

  ***

TEBESSÜM

Zehir

Temel, ölüm döşeğindedir. Vicdan azabı içinde karısına: 
- Fadime çok kötü durumdayım. Artık ölüyorum. Ben seni başka kadınlarla aldattım. Beni affet.
Fadime gayet sakin cevap verir:
- Ben seni keyfimden mi zehirledim sanıyorsun...

*****
GÜNÜN SÖZÜ

Cömertlik olmayınca malın, vefa olmayınca arkadaşın hayrı yoktur.
Ahmet Bin Kays