Yıllar önce Sivas'ın yedi ilçesini kapsayan gezinin sonunda dönerken üzerimdeki yükün arttığını hissetmiştim. 
 "Önce insan" diyerek, insanı sevmek ve hizmet etmek amacı ile hiçbir etnik ayrımcılık yapmadan, herkesin inancına, dünya görüşüne saygılı olarak bütün Sivaslıları kucaklamak arzusu duymuştum. 
Küçük ayrıntılar içinde boğulmadan, eksikliklerimizi, hatalarımızı görmek,  öz eleştirimizi yapmak, sevgi ve hoşgörü ikliminde geçmişte yaşanan üzücü olayları geride bırakmak, bunlardan dersler alarak yepyeni bir sayfa açabilmek zorundaydık. 
Mustafa Kemal'in Sivas'ı Kurtuluş'un merkezi yapmasının altında yatan gerçeği kavramamız ve kavratmamız gerekirdi. Sivas yolculuğunda; Sivas İl merkezinin dışında Yıldızeli, Hafik, Zara, Divriği, Kangal, Ulaş, Altınyayla, Şarkışla ve Gemerek ilçelerini ziyaret etmiştim. İlk durağım Gürün olmuştu. 
Rahmetli Özkan Yalçın'ı yetiştiren topraklardaydık. Özkan, "Gül Dökümü"nde: "Bilsem deli çaylar sana akmada / Baharla at-başı koşar gelirdim" diyordu. Okyanuslara kavuşacak deli çayların ilk gözelerini, kaysı bahçelerini seyrederek Gürün'e koşarcasına gidiyordum.
Gürünlü ozanlar içinde İrfani'yi bir başka severim: 
İrfanî: "Niçin ağlamayım niçin gülmeyim / Deli gönül bir sevdaya bağlandı / Özü şirin sözü şirindir yarim, / Gamzesi ok, kaşı yaya bağlandı" diyen şair. 
Onun oğlu Mehmet Sezai de şairdi. Aşık Layikî mahlasıyla şiirler söylemişti. Gürün için söylediği güzelleme ne de güzeldi:
"Evvel bahar yaz ayları gelende / Açılır bahçede gülü Gürün'ün / Hava bulanıp da yağmur yağınca / Her dereden çağlar seli Gürün'ün. ....." İrfanı'nın torunun torunu Şair Cengiz Alpay'la tanışır ve severdim. 1991 yılında İstanbul'da rahmetli olmuştu. 
Gürün'ün önemli kültür miraslarından biri harabe halinde bulunan tarihi Gürün Kilisesi binasıydı. Yıllar önce belediye içerisinde kilisenin de bulunduğu araziyi şahıslara satmıştı. Şimdi kültür mirasının önemi kıvranılmıştı. Belediye, Gürün turizmi açısından bir kaynak olabilecek bu yapıyı geri alıp restorasyonunu yaptırmak, turizme açmak istiyordu ama, satın almaya gücü yetmiyordu.  Bilmem aradan geçen onca yıl içinde bu amaç gerçekleşti mi? Şimdi gidip görmeye ne maddi ne manevi gücüm var? 
Gürün'ün önemli kültür miraslarından biri harabe halinde bulunan tarihi Gürün Kilisesi binasıydı. Yıllar önce, içerisinde kilisenin de bulunduğu araziyi belediye şahıslara satmıştı. Şimdi bu kültür mirasının önemi kavranılmıştı. Belediye, Gürün turizmi açısından bir kaynak olabilecek bu yapıyı geri alıp restorasyonunu yaptırmak, turizme açmak istiyordu ancak bu kez satın almaya gücü yetmiyordu. 
Gürün'ün doğal güzelliklerinden biri olan Gökpınar Gölü'nü görmek imkanı bulmuştum.  
Gezinti sırasında Gürünlu Aşık İrfani ve diğer aşıklara ilişkin, Gürünlülere sorduğum sorulardan tatmin edici bir cevap alamamıştım. Ah! Keşke düzenlenen festivallerde etkinliğin odak noktası bir türkücü veya şarkıcının konseri olmasa, bununla birlikte yörenin değerlerini tanıtmaya, hatırlatmaya, eserlerini yaşatmaya imkân versek. 
Gürünlüler onlarca şairlerinden hiç olmazsa, Tahiroğlu Mehmed'i (Serdari), Yüzbaşı Sadık oğlu Hafız Abdi Efendi'yi, Muhammed Hayrani Baba'yı, Şeyh Sükuti'yi (Halil Baba), Şeyh Mikdat Remzi'i (Geda) , Halil Kemali Baba'yı, Şeyh Hulusi'yi, Hacı Baba'yı (İrfani), Kavaklı Aşık Rıza'yı , Çevirmeli Layıki'yi, Mehmet Çetinkaya'yı Yavuz Rıfat Doğutan'ı, Halil İbrahim Yörük'ü, Mehmet Oğlu Said Yiğittürk'ü, Şakşakpınarlı Fazıl Oyat'ı, Hasan Hüseyin Korkmazgil'i, Prof. Dr. Kaya Bilgegil'i, Gülhan'iyi, Şah Turna'yı, Hamit Bölücek'i, Cengiz Alpay'ı ve daha bir çoklarını tanısaydı. 
Saydıklarımdan biri olan Hasan Hüseyin Korkmazgil, 1927 yılında Sivas'ın Gürün'de doğdu. Bir drram olan ömrünü tüketerek 26 Şubat 1984 yılında Ankara'da yaşamını yitirdi.
Anlayanlar için ölüm yıldönümünde bir şiirini sunmak istedim: 

DİPLOMASİ

Kurt kuzuya gel gel dedi kuzu gitmedi gitti
Kuzuyu kurt yedi gitti vallahi iyi etmedi
Bunu gördü bir tilkicik alıverdi paçasını pilicin
Bay horoz çöplükteydi öttü de öttü

Bu yıkıntı yıkılırsa kimler gelip kaldıracak
Sen ben yine bizim oğlan ortalığı süpürecek
Çakal helva pişirecek tilki uyak düşürecek
Kardeşlik eski türkü sonu gelmedi gitti

Birleştiler buluştular söyleştiler sözleştiler
Ne tükenmez laf ambarı masal bitmedi gitti
Oğlan kıza gel gel dedi kız gitmedi gitti
"Bülbül güle gül bülbüle yar olmadı gitti"

Diplomasi diye bir şey diye bir şey diplomasi
Kurt kuzuyu yedi gitti pilici sevdi tilki
Kız oğlana gel gel dedi oğlan gitmedi gitti
Kız uçtu başkasına bu iş de burada bitti
İngilizce 'the end'
Türkçesi 'bitti'