Esad güçlerinin Afrin'e gireceği haberi yeni olsa da, ön hazırlığı günlerdir sürüyor. Lübnan merkezli Al Mayadeen televizyonu geçtiğimiz Cumartesi günü güçlerinin terör örgütü PKK'nın Suriye uzantısı YPG'nin kontrolündeki Afrin'e öncü birlik gönderdiğini iddia etti. Suriye PKK'sının üç tarafı Türkiye ve ÖSO tarafından çevrili Afrin'den tek çıkış yolu da zaten Esad güçlerinin elindeki bölge. Ancak bu hamle, Şam'ın planladığı hamleden çok, Rusya'nın "Kürt oyunu"nda el yükselmesi olarak okunmalı. Tamamen ABD'nin güdümüne girmiş Kürt siyasi ve silahlı kadrosunu, Rusya'yla hareket etmeye ikna etmek için açılmış bir kart. Rusya açısından hiç riski olmayan ama ilk kez Esad güçleri ile TSK'yı karşı karşıya getirme ihtimali olan bir "sert" hamle...

Peki neden?

Esad güçlerinin Afrin'e gireceği Suriye resmi televizyonunda yayınlandığı saatlerde Moskova'da Moskova'da "Ortadoğu'da Rusya: Sahanın Her Alanında Oynamak" başlıklı bir etkinlik vardı. ABD'deki ting-tang kuruluşlarının bir benzeri olan Valdai Tartışma Grubu'nun düzenlediği etkinliği köşesine taşıyan Serdar Turgut, oturumu yönetecek ismin de Vitaly Naumkin olduğuna yer verdi yazısında. Naumkin, Putin'in Ortadoğu kararları konusunda en güvendiği isim. Aynı zamanda Suriye politikasında da etkili. Uzun yıllar önce Barzani'nin babası Mele Mustafa Barzani'yle saklandığı mağarada gizli görüşme yapacak kadar da Kürtlerle yakın ve köklü bağları olan bir isim Naumkin.
Naumkin'e göre, Kuzey Suriye'de Kuzey Irak modelinin, yani Barzanistan gibi merkezi yönetime bağlı özerk bir yapının uygulanması gerekiyor. "Güçlü bir Suriye merkez devletine eklemlenmiş idari özerkliği bulunan bir Kürt oluşumu" diye adlandırıyor bunu Naumkin. 

* * *

ABD, kendisi kurgusu içinde kalması karşılığında Kürtçü örgütlere "tam bağımsızlık" vaadediyor. Ütopik bir vaad. Böyle bir olasılığın, 4 devletin topraklarında uzun sürecek savaşları da beraberinde getireceğinin herkes farkında. ABD'nin istediği de zaten bu 4 ülkede "uzun süreli kargaşa" ve "merkezi yönetimlerin zayıflatılması sonucu oluşacak denetimsiz bölgeler"de istediği gibi at koşturmak. Diğer adıyla BOP...

Dönelim tekrar Naumkin'in Moskova'daki oturumu ile Şam'ın "Afrin'e kuvvet gönderme" kararı arasındaki bağlantıya:

Her ne kadar Suriye PKK'sının bölgedeki sözcüleri "Şam'la bu konuda uzlaşmamız yok. Gelen giden de yok" dese de, ciddi ciddi pazarlıklar yürütüldüğünü Avrupa'daki örgüt kaynakları da teyid ediyor. 
İzvestiya gazetesi, Suriye PKK'sının Afrin'i Suriye hükümet güçlerinin kontrolüne verme yönünde görüşmeler gerçekleştirdiğini ve Rusya'nın da arabuluculuk yaptığını yazdı. Moskova'daki toplantıda, PKK temsilcileri de yer alıyor. ABD'nin vaadleri "kaf dağının ardındaki elma" gibiyken Ruslar somut şeyler sunuyor:

"Güçlü bir Suriye merkez devletine eklemlenmiş idari özerkliği bulunan bir Kürt oluşumu."

* * *

İşte bu yüzden Moskova'daki toplantıyı ABD de yakından izliyor. 

Türkiye'nin Afrin'e dönük Zeytin Dalı Harekâtı'nı "kontrol dışına çıkma" olarak gören Beyaz Saray, Dışişleri Bakanı Tillerson'u "Tansiyonu düşür, sorunu zamana yay" diye gönderdi Ankara'ya. Ondan önce Ankara'ya gelen Ulusal Güvenlik Danışmanı McMaster da, kapalı kapılar ardında "muhtemel riskler" adı altında, aba altından sopa gösterdi. İkisi de tutmadı... 

Bir yandan Ankara'yı "üçlü mekanizma" gibi "uzun süreli diplomasi" ile oyalarken, diğer yandan Suriye PKK'sını Afrin'de tutabildiği kadar uzun tutmak istiyor Pentagon. Beyaz Saray, aksini yapmak istese de Trump'un ve ekibinin değil, Pentagon'un dediği uygulanıyor bölgede. 11 Eylül 2001'den bu yana ABD'de bir "örtülü OHAL" yaşanıyor ve Beyaz Saray'ın Pentagon üzerindeki yetkileri askıda... 
* * *
Rusya, Suriye hava savunma argümanlarını devreye sokmayarak Türkiye'nin Afrin operasyonuna bir anlamda destek vermiş oldu. Bu, Suriye PKK'sına bir mesajıydı Rusların ve Şam yönetiminin. ABD'nin de Türkiye'ye karşı "abartılı güç" kullanmayacağını hesaplamış, bunun Suriye PKK'sına Afrin'de "ortada bırakılmışlık" duygusu yaşatacağını da öngörerek. Bir ayda binden fazla silahlı gücü yok olan PKK'nın, Afrin'de birkaç ay dirense bile sonunda "kaybeden" olacağının herkes farkında. ABD'nin Afrin'de tek hedefi var: PKK'nın kazanıp kaybetmesi fark etmez. Her iki taraf için de bedel ağır olsun yeter.

Rusya'nın Afrin hedefi ise PKK'nın Şam'la, dolayısıyla Moskova'yla birlikte hareket etmesi... 

PKK'nın bazı dinamikleri, "kanton" yerine Şam'la uzlaşarak, anayasal "özerkliği" her şeyden önce "meşruiyet kazanmak" olarak görüyor. Esad, eskisi gibi Suriye'nin tüm topraklarında hakimiyet için  "federasyon"u kayıp saymıyor. 
Kısaca, Rusya'nın son hamlesi, Türkiye ve Suriyeli muhalifler dışında herkese somut şeyler sunuyor. Daha önce PKK/PYD'ye Moskova'da ofis açtıran Putin'in satranç masasında bu taşla daha fazla hamleler planladığı da net. Türkiye'yi de Astana-Soçi masasında tutmak istiyor Putin. Hatta Türkiye'ye, "Ya Kürtler olacak masanın kenarında ya da Esad" seçeneğini sunuyor. "Kırk katır mı, kırk satır mı" gibi bir durum bu bizim açımızdan. 

Afrin'in Şam'a teslim edilmesi ve TSK ile Esad güçlerinin karşı karşıya gelmesi ihtimali tam bir Rus ruleti oyunu...

Bu ihtimal, en çok da ABD ve İsrail'in işine geliyor. Satranç tahtasındaki taşlarla daha çok oynanacak anlaşılan.