Yeni serüvenler bizi bekliyor

Toplam 8 milyon km. kare alanı olan Büyük Sahra Çölü’nün bir bölümü Tunus topraklarında. Sahrada develerle tuz taşıyan Afrika’nın gerçek sahipleri olan lacivert derili Tuaregler’in sayıları yalnızca 900 civarında. Tunus topraklarında ise, Tuaregler’in yalnızca heykelleri var. Bir de adına festivaller düzenledikleri etnik kültürleri ve nostaljileri bulunuyor. Tunus topraklarında yaşayan geleneksel kültür ve yaşam tarzlarını koruyan büyük bir halk kitlesi olan Berberiler, Tunus’un efendileri olarak saygı görüyorlar. Güneyde yaşayan Berberiler, bizim Kapadokya’ya benzer tüf kayalardan oyma yeraltı evlerinde ve kara kıl çadırlarda yaşıyorlar. Özellikle, Douz-Medenina arasındaki tepelik bölgede bulunan Matmata Köyü civarındaki yeraltı evlerinde yaşıyorlar. Hem de turizme yönelik gösteriler yapıyorlar. Kimi ilkel tezgahalrda kilim dokuyor, kimi de el değirmenlerinde un öğütüyor, ip büküp ilkel çıkrıklarda yün eğiriyor. Kimileri ise, turistlerle aile fotoğrafı çektirip 2 dinar alıyor. Douz Festival alanının arkasındaki çöl bölgesinde ise, topluca geleneksel giysiler içinde develerle bir kervan görüntüsü içinde, çölde uzun yolculuk yapılıyor. Semeri, üzengisi ve yuları süslü Arap atlarıyla çölde yol almak bir başka serüven. Tüm bunlar için bir bedel ödeniyor. Çünkü her şey turizm için. Aynı anda arazi fitezli jiplerle de bir başka serüveni deneyebilirsiniz. Kum tepelerinin ardında deve, at ve jiplerle sahrada yol almanın riskini ve haz veren serüvenini yaşamanız olanaklı. Tunus, turizm için her şeyini değerlendiriyor.

Bölgede 200 binden fazla palmiye ağacının olduğunu öğrenmemiz bizi şaşırtmadı. Çünkü dağ taş palmiye ağacı dolu. Daha kuzeye ya da Akdeniz kıyısı bölgelere yaklaştıkça, iklim de değişiyor. Palmiyelerin yerini zeytinlikler, turunçgiller ve sebze bahçeleri alıyor. Yol boyunda karpuz pazarları ve dikenli kaktüz meyvası satan çocuklar dikkatimizi çekiyor. Durup karpuz almayı ve iri Tunus karpuzunun tadına bakmayı ihmal etmedik. 2 dinara büyük bir karpuz alarak yol kenarında yedik. Şeker gibi ve sulu karpuz yorgunluğumuzu ve susuzluğumuzu giderdi.

Yoleri gezgin Derviş’e yol dayanır mı?

Gezimizin son anları gelmişti. Artık geri dönüşümüz başladı. Uzun bir yolculuğun ardından başkent Tunus’a en kestirme yoldan gidiyoruz. Gabes-Kaırouan-La Fahs-Tunus güzergahını takip ediyoruz. Tunus-Misaken arasındaki 150 km.lik otoyol, daha doğuda kaldı. Otoyol kenarındaki golf sahaları bu bölgede yok. Gün batımında başkente 50 km. kala Zaghoua Dağlarının yamaçlarına yaslanmış zeytin ağaçları bizi selamladı. Çok katlı lacivert camlı binalar, eski yapılar, ay-yıldız bayraklı resmi daireler, yüksek oteller, geçen yıl Tunus’un ev sahipliği ile gerçekleşen “Uluslar arası Akdeniz Oyunları” spor karşılaşmalarının gerçekleştiği modern spor kompleksleri, küçük minareler, tramvay, metro, tren, beyaz badanalı ve mavi cumbalı evler, tarih kokan geniş caddeler, yaşama dokunan insanlar ve cıvıl cıvıl çocuklar… İşte başkent Tunisia.

Medina bir Osmanlı kenti

Medina bir labirenti andırıyor. Beyaz badanalı evlerin ve dükkanaların mavi boyalı kapı-pencereleri, Osmanlı desenleriyle düslenmiş. Avlu ve iç duvarlar ise tamamen desenli seramik fayanslarla kaplı. Eski tarihi duvar ve yapılara yaslanmış evlerin ve dükkanların bulunduğu parke taş döşeli dar sokaklar tertemiz. İç mekanlardaki satış yerlerinde bakır, tunç, deri, seramik, halı, tahta oymacılık, sahte gümüş takılar, deve ve zenci motifleri, kurutulmuş yılan ve akrep, cıncık boncuk, hurma (bal köpüğü rengindeki Tunus hurması çok meşhurdur), rengarenk kadın giysileri..vb. her tür hediyelik eşyanın satıldığı Tunus pazarlarında, pazarlık ederken dost ve sıcak insanların dayanılmaz ısrarı, mutlaka size bir şey aldırıyor. Dünyada kaybolan el sanatları, Tunus’ta yaşatılıyor ve önemli bir gelir kaynağı olarak değer buluyor.

Devamı haftaya…