Kadın Kadına köşemin bu haftaki konuğu adaletin yeryüzündeki  temsilcilerinden olan avukatlardan Büçkün Canatik. Nerede bir haksızlık yapılsa kendisini onun karşısında bulduğunu belirten Canatik, Marmara Üniversitesi Hukuk mezunu. Hayattaki mottosu dürüst avukatlık olan, müvekkillerinin acıları ile üzülüp sevinçleri ile sevinen Canatik, her şeyin sevgiden kaynaklandığına inananlardan. 'Ben avukat olmak için yaratılmışım' diyen Canatik, 12 yıllık avukatlığı boyunca her zaman doğru bildiği şeyi yapmış ve bundan hiç pişmanlık duymadığını söylüyor. Avukat Büçkün Canatik ile söyleşimiz sizlerle.

Avukat olmaya nasıl karar verdiniz?

"Çocukluk çağlarımdan itibaren adalet duygum her zaman ağır bastı. Nerede bir haksızlık yapılsa kendimi onun karşısında bulurdum. Hala da öyleyim. Adana'nın küçük bir ilçesinde anaokuluna gittiğim yıllarda tanıdığım en büyük devlet adamı belediye başkanı idi. Ta ki bir gün belediye binasında halamı ziyarete gittiğimde heybetli, zarif ve bana bir birey gibi davranan bir beyefendi ile tanışana dek. Herkes tarafından bu kadar saygı görmesi ve bir o kadar da saygılı olması beni derinden etkiledi. Çocukluğumdan beri insana saygıya çok değer verişimden olacak kendisine hayran kaldım ve sonrasında bu beyefendinin cumhuriyet savcısı olduğunu öğrendim ve net bir kararla savcı olmaya karar verdim."

Hikayeniz çok etkileyici. Savcıya daha sonra ulaşabildiniz mi peki?

"Evet, kendisi hala görevde ve çok saygı duyduğum bir savcıdır. Diplomamı aldıktan sonra da kendisine ulaştım ve farkında olmadan bir insanın başka bir insanın hayatına nasıl dokunabildiğini hissetmesini istedim."

Öğrencilik yıllarınız nasıl geçti? Savcı olma isteğiniz neden gerçekleşmedi?

"Ben çok çalışkan ve hırslı bir çocuktum. Öğretmenlerim savcı olmak için çok çalışmam gerektiğini söylediklerinde tüm sosyal aktivitelerimi bırakıp kendimi ders çalışmaya adadım. Odamın duvarında yazılı olan tercihim Marmara Hukuk Fakültesi idi ve Marmara Hukuk Fakültesi'ni kazandığımda ise yaşadığım his gerçekten bir çocukluk zaferi gibiydi. Her zaman cezaya çok ilgili bir öğrenciydim. Bunun savcı olma isteğimle de ilişkisi vardı. Fakat mezun olduktan sonra bazı şeylerin hayal ettiğim gibi olmadığının bilincine vardım. Okulu bitirdikten sonra aldığımız eğitim ile pratiğin birbirine tamamıyla zıt olduğunu gördüm. Ayrıca babamın polis memuru olmasından dolayı bütün hayatımız tayinimizin çıkmasıyla geçtiğinden, aynı durumu savcıyken yaşamak istemedim. Hangi şehirde ne kadar yaşayacağıma devlet yerine kendim karar vermeliydim. Özgürlükçü yapıma daha uygun olan avukatlık mesleğini icra etme kararı aldım. Sonra avukatlık başvurusunda bulundum ruhsatımı aldım ve şu an çok sevdiğim mesleğimi yapıyorum."

İnsan hakları savunucusu

Şu anda neler yapıyorsunuz?

"Öğrencilik zamanlarımdan beri cezaya çok yatkındım. Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM)'ne yolum düştü ve uzun yıllar buradaki dosyalar ile ilgilendim. Üniversite zamanlarımda ilgilendiğim tiyatro gibi DGM'lerdeki duruşmalar bana çok tiyatral geldi. Yüzlerce sanık, askerler, heyet ve onlarca avukatı bir arada gördüğümde tamam işte aradığımı buldum dedim. Kalabalıklar içinde konuşmak bana her zaman büyük keyif vermiştir.
Şu anda 12 yıllık avukatım. Bu süreçte pek çok hak mücadelesi içerisinde bulundum. İnsan hakları savunuculuğunun olduğu her yerde var olmaya çalıştım. Kadın hakları, LGBTİ, çocuk hakları, hasta tutuklular, kimsesizler, göçmen hakları vb gibi pek çok konuda gönüllü olarak avukatlık yaptım. İşime her zaman profesyonelce yaklaştım. Hiçbir zaman adımın önünde bir etiket olmasını ya da bir tabela altıda ismimin yer almasına da  müsaade etmedim."

Mesleğinizi severek yaptığınız her sözünüzden belli oluyor. Peki, mesleğinizin ne gibi zorlukları bulunuyor? 

"Elbette zorlukları var ancak mesleğimiz çok saygın ve kutsal. Dokunabildiğim her kalp benim için çok önemli. Her zaman insanlığın yanındayım. Özellikle çocuk istismarları davasında daha hassas olabiliyorum."

Hayatta bir mottonuz var mı? 

"Hayatta her şeyin sevgiden kaynaklandığına inananlardanım. Sevgi her zaman samimiyet getirir. Sevgi ve samimiyet işinizi profesyonelce yapmanızla birleşince eşsiz bir durum oluşturur ve bu size yine sevgi olarak döner. Bir cümle ile bir kelime ile nasıl tanımlanırım bilemiyorum ama yeryüzünde iletişim kuramayacağım hiçbir canlı yoktur. Ve iletişim kurabiliyor olmak karşınızdaki her insanı kazandığınız anlamına gelir. İnsanları kazandıktan sonra onlarla acıları ve sevinçleri paylaşabilirsiniz. Böyle olunca da hep müvekkillerinizden sen bizim ailemizden birisin cümlesini duyarsınız ve hayatta bundan daha muhteşem bir kazanç olamaz. Hayattaki mottom dürüst avukatlık diyebiliriz."

Keskin bir kılıç gibi

Adalet denilince aklınıza ne geliyor?

"Herkesin insanca yaşamaya hakkı olduğu geliyor. Ve tüm mücadelem insanca yaşamak isteyen herkesin yanında olabilmek. Dönüp bakıyorsunuz bir çocuk istismara maruz kalmış ve onun çocuk olma hakkı zedelenmiş, insanca yaşama hakkı kirletilmiş. Ya da trans bir birey. İnsanların istedikleri gibi yaşamalarına izin verilmemesi, insana değer verilmediği ve saygı gösterilemediği anlamına geliyor ve işte adalet orada gerçekten bir kılıç gibi işe yarıyor."

Ülkemizdeki adalet sistemi hakkında düşünceleriniz neler?

"3-4 yıl öncesine kadar yükselen bir grafik sergiliyorduk. Kadın ve çocuk koruma kanunlarının çıkması gibi. Ancak şu an durum çok iç açıcı gözükmüyor. Sosyolojik alt yapı hazırlanmadan kağıt üzerinde değişiklikler elbette ki yeterli olamıyor. Hala anayasal bir düzene sahibiz ve hala haklarımıza sahip çıkabiliriz. Adalet sistemimizin tamamıyla çöktüğüne inanmıyorum, her şey her zaman insanların elindedir. Ve bizler hala hayattayız. "

Ülkemiz adına nasıl bir sistem isterdiniz?

"Eğitim gerçekten çok önemli. Bir de mutluluk. Örneğin insanlar birbirlerine karşı saygıyı yitirdiklerinde genelde boşanma noktasına geliyorlar. Ama boşanma davalarında dahi o saygıyı koruyamıyorlar. Bunun adı tam olarak eğitimsizlik. Eğitimden anlaşılması gereken de diploma sahip olmak değil, bireyin kendini eğitmesi ve yetiştirebilmesi. Eğer insanlara bazı şeyleri temelden aşılayabilirsek sorunsuz ve mutlu bir toplum olacağımıza inanıyorum."

Sizi en çok etkileyen davalar hangileri?

"En çok etkilendiğim davalar insanların duruşma salonundan çıkarken en etkilendikleri davalardır. Özellikle de çocuk istismarı ile ilgili olanlar. Bu davalarda duygusallığa kapılmamanız gerçekten çok zor. Ve elbette bu kadar hassas dosyalarda hukukun uygulanmadığı zamanlarda ve yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunda adaletin tecellisini sağlayan bir kol olarak hukuk üslubuyla adam dövdüğüm çok oldu. Usulü ve hukuk üslubunu çok iyi kullanırım. Zaten tam olarak da işim bu. Meslek hayatım boyunca hiçbir zaman profesyonelliğimden ödün vermedim. Hitap şeklim dahi Sayın Yargıç'tan başka bir şey olmadı. Bir hakime asla efendim demedim. Cübbemizin ceplerinin ve düğmelerinin olmamasının her zaman hakkını verdim." 

Halkımızın hukuk alanında doğru bildiği yanlışlar var mı?

"Evet, var. Mesela halkımız her zaman savcıyı, hakimi avukattan daha üstün sanar. Aslında hepimiz hukukçuyuz ve birbirimizden bir üstünlüğümüz yok. Onlar benim hem sıra arkadaşlarım hem de meslektaşlarımdır."

Sevgisiz olmaz

Bir hukukçuda olması gereken özellikler neler?

"Öncelikle düzgün bir karakter ve vicdan sahibi olmak gerekli. Siz adaletin sağlanması adına görev yapıyorsanız gerçekten dürüst bir insan olmanız gerekir. İçinizde sevgi yoksa zaten hayatta hiç bir şey olamazsınız."

Genç hukukçulara neler tavsiye edersiniz?

"Hukuk bir mücadele işi. Eğer hukuk alanına ilgileri yoksa mutlaka başka bir mesleğe yönelmeleri gerek. Ama mücadele etmeyi seviyorlarsa kendilerini geliştirme konusunda istek duymamalılar. Hukuk topluma göre değişen bir meslek. Toplum değiştikçe hukukçu da ona göre değişmeli ve belki de toplumu değiştirip geliştirmeli."

Kadınlar için köklü kazanımlar şart

Kadına yönelik şiddet, taciz ve tecavüz vakaları ile topluma bir avukat gözü ile topluma ne mesaj vermek istersiniz?

"Bu konular ile ilgili aslında en acı olan şey toplumun bu yapılanları kanıksaması. Aslında şu anda vicdanlar yaralı ama kimse farkında değil. Bu durumun eğitim sistemimiz ile de ilişkisi var. Eğitimsiz bireyler çocuk sahibi oluyorlar daha kendilerini yetiştirememişken maalesef çocuk sahibi oluyorlar. Kadınlarımız kendilerini her konuda geliştirsinler. Ve inanır mısınız adaletten önce eğitime ihtiyacımız var."

Kadınların çalışma hayatında daha aktif bir şekilde rol alması için neler yapılmalı?

"Öncelikle kadınların bu konuda eğitilmeleri ve teşvik edilmeleri çok önemli. Sürekli evlendirme ve moda programlarını onlara dayatarak nasıl bir gelecek sunabiliriz ki.. Sosyal medya da bu durumu iyice körüklüyor. Bu konudaki derneklere baktığımda tek yaptıklarının pankart asmak olduğunu görüyorum. Kadınlar için daha köklü kazanımlar gerekli."