Savaş ve vahşet üzerine kurulmuş bir ülke var karşımızda. Kızılderili katliamına kadar gitmeye gerek yok. Kendi içerisinde Kuzey-Güney savaşını en vahşi şekilde yaşamış, sistemini de bu savaş sonrasında yine "kanla" kurmuş bir ülkeden bahsediyoruz. Savaşanlar, ABD'ye değişik kıtalardan gelmiş insanlardı. Kazanan ise petrol ve pamuk tüccarları olmuştu. "Burjuva" kazanmıştı yani... ABD'de toprak sahibi olmak için de, yaşamak için de tek araç vardı: Silah. "Vahşi Batı"dan "rüyalar ülkesi Amerika"ya giden yolda ve bugün değişmeyen tek şey, yine silah...

ABD'nin gücü de "silahı üreten ve parayı yöneten"lerin merkezinde yer almaktan geliyor.

2. Dünya Savaşı, ABD'nin Avrupa'da da "başrol" oyuncusu olmasını sağlamıştı. Amerika kıtasının tamamını yönetimi altında tutmak için sürekli bu ülkelerde "iç savaşları" körükleyen de ABD yönetimiydi. ABD'nin ayak bastığı her yerde, "barış" değil hep "savaş" konuşuluyordu. 

* * *

Afganistan'dan Irak'a, Libya'dan Suriye'ye kadar yine ABD'nin çıkarı için süren bir savaş var. Suriye'de direk içinde olduğumuz, enerjimizi sarf ettiğimiz bir savaş var ve bu yüzden bizi çok ilgilendiriyor.

Bırmadan, usanmadan, ısrarla söyledim yine tekrar edeceğim: Bu savaş; Ortadoğu halklarının değil, ABD'nin ve emperyalist işbirlikçilerinin savaşı... Bu savaşı çıkaranlar da, sürdürenler de, sulhun önünde engel olanların tamamı da "küresel çete"nin "kullan at" figüranlarından ibaret. Tek kelimeyle "halk düşmanı" diyebiliriz onlara. Kimisi iktidarını sürdürme derdinde, kimisi "etnik", kimi de "mezhepsel" ajandalarını uygulamanın… Hiç birisinin "insanî" derdi yok. Adı, sanı, taşıdığı sıfatı, yüklenen misyonu ne olursa olsun, barışa giden yolları kim tıkıyorsa, "küresel çete"nin ya kendisidir, ya da figüranı. Tıpkı Saddam gibi, Kaddafi gibi "misyonu bittiğinde" tarihin çöplüğüne atılacak figüran... Bakın Güney Amerika ülkelerinin yakın tarihine. Bu tip figüranlarla dolu ve hiç birisinin adı tarihin "pozitif" sayfalarında yer almıyor.

* * *
Suriye'deki iç savaşı yürüten çetelere bakın. Hepsinin arkasında ya ABD var, ya da "küresel çete"nin "özel misyon" yüklediği ve kendisini "kutsal görevli" sayanlar... Kimisi sözde "halkın kurtuluşuna önderlik"le avutuyor çevresindekileri, kimisi de "halifelik", "mehdilik" gibi "mistik" sıfatlarla. Düşünsenize, ABD'nin veya Rusya'nın "kucağında" oturup "halk savaşı" veren bir "devrimci" veya yine ABD veya Rusya'nın yani "küffarın" kucağında oturan bir "halife". Ne kadar komik ve çelişkili bir durum değil mi? 

IŞİD'in "halifesi" Ebu Bekir El Bağdadi, bunlardan biriydi. Nerede şimdi? Ne arayan var, ne sorgulayan...

IŞİD, ABD'nin kurduğu bir terör örgütüydü. Sermayesi, insanların "dini" inançlarıydı. "Din" olarak lanse ettiği de, İngilizlerin kurguladığı "Selefi-Vahhabi" tekfircilikten ibaretti... Sadece IŞİD'in sermayesi miydi bu "din" diye pazarlanan? Kendi nefsini değil, diğer insanların dine uygun yaşayıp yaşamadığını sorgulayıp, "bizim dinimizi yaşamıyor" hükmüne vardığı insanları "yargılama" ve "cezalandırma" hakkını kendisinde gören tüm gruplar. Selefi tekfirciler yani... Hiç uzağa gitmeye gerek yok. Hemen yanı başınızda, sokağınızda yoksa bir iki sokak ötede onlarcasına rastlarsınız bu tiplerin. Hz. Muhammed'e vahşedilen din yerine, İngiliz Humpler gibiler eliyle "kurgulanmışı" din seçenlere yani...

* * *

Haydi hep birlikte soralım:

ABD'nin Suriye'de ne işi var? "Arap baharı" ambalajlı sahtekârlığı Ortadoğu'yu işgal etmek için kullanan "küresel çete"den daha büyük savaşılacak düşman mı var? "Arap Baharı" veya "Genişletilmiş Kuzey Afrika" ya da "Büyük Ortadoğu" projesinin İsrail ve ABD'den başka kime faydası var? 

Suriye'deki savaşı bitirmek amacıyla Soçi'de ve Cenevre'de toplantılar yapılıyor. Ama bölgedeki savaş, bu toplantılardan hiç etkilenmiyor. Cenevre'de aralanan "uzlaşma" kapısı, ABD'nin bölgede attığı yeni bir adımla anında kapanıyor ve üzerine de kalınca mıhlar çakılıyor bir daha açılmasın diye.

Astana’da, Soçi'de bir uzlaşma zemini oluşma ihtimali doğuyor. Yine bir bakıyorsunuz, Suriye'deki bir başka çete harekete geçiyor ve sabote ediyor o zemini. Çünkü, "küresel çete" Ortadoğu'ya barışın gelmesini istemiyor. Bir çetenin yerini başka bir çete alıyor. Tüm "vekalet savaşı" sürdürenler, bir çetelerle "omuzdaşlık" yapıyor.

* * * 

Ortadoğu'da halklar "esir", halklar "zulüm altında" inliyor, halklar "namlunun ucunda" bir hayat sürüyor. Krallar, prensler, çete liderleri, çakma halifeler, şeyhler, şıhlar, sözde halkçılar... Hepsi, bölgedeki "zulüm ve esaret" sistemi sayesinde varlıklarını sürdürüyorlar. Kimi bir "uyduruk ideoloji"yle sürdürüyor sistemini, kimi de İngiliz kurmacası "sözde din ve mezhep" ile.

Afganistan'da Rusya'ya karşı "Taliban" örgütünü kuran ABD, bugün sözde Taliban'ın El Kaide'ye dönüşmüş haliyle savaşıyor. Ama bir türlü o topraklara barış gelmiyor. Irak'ta, Suriye'de ve Libya'da da aynı sistemi sürdürüyor. Terör örgütü kuruyor, onunla savaşmak bahanesiyle bir başka terör örgütü kuruyor. Bölge halklarını, sürekli kılık değiştiren terör örgütlerinin "sarf malzemesi" yapıyor. Koltuğunu "küresel çete"ye borçlu olan işbirlikçileri de, varlıklarını sürdürmek için "büyük şeytanın" izinden yürüyor.

ABD, bölgede barış istemiyor. Halklar daima savaşsın istiyor. Bunun için de bizi bize düşürüyor. "Küresel çete"nin bu senaryosuna hizmet eden “figüran”ların söylemleri de, eylemleri de bu durumu net bir şekilde ortaya koymaya yetmiyor mu?

Hepsine lanet olsun…