Madem tüm dünya söz birliği etmişçesine Cemal Kaşıkçı'nın sadece "gazeteci" sıfatını göz önüne alıp, İstanbul'da işlenen "komplike" cinayeti örtbas edip en az zayiatla atlatma çabasında, daha fazla ısrar etmenin anlamı yok. Nasılsa; Kaşıkçı'nın Müslüman Kardeşler'in ve finansörlüğünü yapan Suud prenslerle birlikte içinde yer aldığı oyun ortaya çıkmayacak. Çünkü ABD-İsrail ve İngiltere Kaşıkçı'yı ortadan kaldırarak oyunu bozdu ve tüm taraflarına da en net mesajı verdi. Özellikle Müslüman Kardeşler medyasının merkezi haline gelen İstanbul'da...
Ben bir başka gazeteci cinayetinden söz edeceğim. 

Bir ülkede, özellikle siyasetçiler, yakın çevresi ve üst düzey bürokratlar kaynağını izah edemeyecekleri servetlere ulaşmışsa, o ülkede yolsuzluk gelenek halini almıştır. Yolsuzluk bir ülkede başlamışsa ve kimseden hesap sorulamıyorsa, "babadan oğula" geçen bir hırsızlık düzeni kökleşmeye başlar. "Kara para"ya sahip olanlar, medyayı da elinde tutmak, ya da etkisizleştirmek için "yolsuzluk" sayesinde elde ettikleri servetin bir bölümünü bu uğurda harcamaktan geri durmazlar. Arada bir "arıza" çıkaran gazeteci olur, onu da bir şekilde susturmak zor iş değildir. Hiç bir yöntem işe yaramazsa, bir "adi cinayet"in kurbanı olur "çizmeyi aşan" gazeteci. Düzeni çarpık yürüyen ülkelerde sayısız örnekleri vardır bunun. Türkiye tarihinin tozlu rafları da "arı kovanına çomak sokan" ve akıbeti meçhule karışan gazeteci hikayeleriyle doludur.

* * *

Kaşıkçı cinayetinin işlendiği günlerde, Bulgaristan'da bir kadın gazeteci öldürüldü. Tuna nehri kıyısında her zamanki gibi spor yapan Viktoria Marinova, yumruklanarak etkisiz hale getirildi, tecavüze uğradı ve orada öldürüldü. Şehrin belediye başkanı ve polis şefi, hızla katilin izini buldu: Çingene mahallesinde oturan sabıkalı bir genç... Almanya'da yakalandı cinayet zanlısı ve Bulgaristan'a getirildi. Polisin elinde, Severin Krasimirov'un olay yerinden koşarak uzaklaştığı bir kamera görüntüsü ile Marinova'nın vücudundan bulunan sprem örneği var.

Cinayet mahalline yakın bir Çingene mahallesinde oturan yaklaşık 50 kilo ağırlığındaki Severin Krasimirov'un, sarhoş bir halde kendisinden hayli güçlü ve sportmen bir kadın gazeteciyi tek başına nasıl etkisiz hale getirdiğini kimse sormadı. Bulgaristan Başbakanı Borisov, cinayetin yüzde 100 çözüldüğünü ve katilin bulunduğunu gururla anlatarak dosyayı tamamen kapattı. Viktoria Marinova'nın cenazesinde tabutunun kapalı olması, kafasında 2 kurşun bulunduğu iddialarına rağmen... 

* * *

Viktoria Marinova, adını son zamanlarda ekranlara taşıdığı yolsuzluk haberleriyle duyurmuştu. Bir yerel televizyonda yaptığı yayın ülke genelinde ses getirdi. Marinova, AB fonlarının Bulgaristan'da faaliyet gösteren şirketler tarafından usulsüz şekilde hortumlandığını açığa çıkarmıştı. Bu iddialar Bulgaristan'da soruşturma konusu dahi olmadı.

The Times, Bulgar gazetecinin AB fonlarını hortumlayan şirketler ağına 2 İngiliz şirketinin de dahil olduğunu ortaya koyduğunu yazdı. Bunun üzerine İngiltere Dışişleri Bakanı Jeremy Hunt ve üst düzey AB yetkilileri tam bir soruşturma yapılmasını talep etti.

Bulgaristan, ABD'nin "karanlık operasyonlarında" önemli yer tutan bir ülke. Aynı zamanda birçok şartı yerine getirmemesine rağmen hızla AB'ye kabul edilen ülkelerden sadece bir tanesi. Bulgar ekonomisi, AB fonları sayesinde ayakta duruyor. Bu fonlar, yerel halkın kalkınmasına ve ülkenin güçlü bir ekonomiye sahip olmasına değil, "siyaset" ve "bürokrasi"deki oligarkların gücüne güç katıyor. Fakir iyice fakirleşiyor, zengin daha da zenginleşiyor ve toplumdaki ekonomik uçurum giderek büyüyor. 

Türkler ve Çingeneler, bu fonlardan pay alamayan kesimlerin başında yer alıyor. Viktoria Marinova, AB fonlarının yolsuzluk yapılarak hortumlandığını ortaya koyarak Çingenelerin de hakkını savunuyordu. Ama ne ilginç bir tesadüf ki, ortadan kaldırılması için bir Çingene kullanıldı. Cinayetin ardından birkaç hafta cinayet zanlısı Severin'in mahallesine motosikletli gruplar tarafından tacizler sürdü. Polis, Çingeneleri "evinizden çıkmayın" diye uyardı. Cinayet ve sebeplerinden çok, sonrasında yaşanan olaylarla ilgilendi Bulgar medyası ve halkı. Tıpkı Cemal Kaşıkçı olayında olduğu gibi...

* * *

Bu sütunda geçtiğimiz yıllarda, Bulgaristan'dan Suriye'ye ABD eliyle nasıl silah kaçırıldığını anlatmış, silahları taşıyan gemileri isimlerine kadar yazmıştım. Bulgar üretimi bu silahlar, daha sonra Halep'i ele geçiren Esad güçleri tarafından "kafa kesici kiralık katillerin" depolarında bulunmuştu. Suudi Arabistan kargo uçaklarının da tarihinde ilk defa Sofya havaalanına inip, tonlarca silahla havalandığını da yazmıştım.

Bulgar gazeteci Dilyana Gaytandzhieva, bu silah kaçakçılığının bir defa yaşanmadığını, başka ülkelere ait diplomatik uçaklarla da silah ticareti yapıldığını haberleştirdi. Belgeleriyle ve yalanlanamayacak şekilde.

Kadın gazeteci bu haberciliğin ödülünü "işsiz" kalarak aldı. Öldürülmediği için de kendisini şanslı hissediyor. Akıbeti, yolsuzluğu ortaya koyan Viktoria Marinova gibi de olabilirdi. 

Mesleğinin hakkını veren bir gazetecinin, "kara paranın" güçlü olduğu yerlerde yaşam alanı bulamadığını ortaya koyuyor bu yaşananlar.
Sahi, Cemal Kaşıkçı neden öldürüldü ve İstanbul'u neden seçtiler?