Kuşkusuz ki her alayımız her taburumuz, her taburumuz şanlıdır. Ama 57 nci alayın yiğitliği bir başkaydı.  Posta neferinden kumandanına kadır her biri bir aslan yavrusuydu. Emekli Paşalardan Fazıl Bayraktar, "Hey bre hey... Ne Alaydı o Alay. / Belli ki şehâdete yürümek / Uçmaktan daha kolay." diyor ve bu Alay için bir destan düşüyor:

"Aldık abdestimizi birer matara suyla;
Bekleriz şehâdeti  ibâdet sükûtuyla

Hücum borusu çaldı her birimiz bir yerden,
Tekbir uğultusuyla fırladık siperlerden.

İman dolu göğüsler birer volkanik dağ gibi,
Yürüdük manga manga, bölük bölük, çığ gibi.

Elazığlı, Konyalı, Sivaslı, Ankaralı,
Burdur, Çankırı, Rize, Tekirdağ, Malkaralı.

Künyemiz Ayıntap'tan, Afyondan, Adana'dan,
Doğmuş gibiyiz sanki hepimiz bir anadan.

Bir mangada on kardeş, bir bölükte yüz kardeş,
Her birimiz bir bölük düşman askerine eş.

Kimimiz delik deşik, al kanlara bulanmış;
Şehâdet şerbetiyle Hak rahmetine kanmış.

Yaralanıp düşenler mahzun mahzun bakmakta,
O güzel gövdelerden sel gibi kan akmakta.

Savaş değil de sanki toydayız düğündeyiz,
Kulun hakka vardığı bir mukaddes gündeyiz.

Toprağı santim santim mühürledi kanımız;
Ey vatan! Senin için feda olsun canımız. 

Türklerin en büyük savaş malzemesi inançtı.  Topa, tüfeğe, çeliğe karşı dimdik duran ve kafa tutan inançtı. Bu inançla, Mustafa Kemal " Size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında, yerinize başka kuvvetler ve kumandanlar kaim olabilir" dediği anda, herkes öldürmek ve ölmek için  düşman üzerine atılmıştı. 
57 inci Alay, Mustafa Kemal'in emrine uyarak tamamen şehit olmuştu.  Kocaçimentepe başarısının ardından Mustafa Kemal Albaylığa terfi etmişti. 
Şimdi Conk Bayırı'nda açılan 57. Alay mezarlığı ve anıtının önünde  bir mermer kitabe vardır.  Besmele'nin ardından "Şehitler Allah'tan şunu istediler: Ya Rabbi bizi dünyaya tekrar gönder ve Sen'in uğrunda bir kere daha şehit olalım" Hadis-i Şerif'i yazılıdır.  
Mustafa Kemal Atatürk Mehmetçiğin Çanakkale Savaşını kazandıran yüksek karekterini şöyle özetlemişti:
"Bombasırtı Olayı (14 Mayıs 1915) çok önemli ve dünya harp tarihinde eşine rastlanması mümkün olmayan bir hadisedir. Karşılıklı siperler arasındaki mesafe 8 metre, yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekilerin hepsi kurtulmamacasına düşüyor. İkinci siperdekiler yıldırım gibi onların yerine geliyor. Fakat ne kadar imrenilecek soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz? Bomba şarapnel, kurşun yağmuru altında öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor ve en ufak bir çekinme göstermiyor. Sarsılma yok. Okuma bilenler Kur'an-ı Kerim okuyor ve Cennet'e gitmeye hazırlanıyor. Bilmeyenler ise Kelime-i Şehadet getiriyor ve ezan okuyarak yürüyorlar. Sıcak cehennem gibi kaynıyor. 20 düşmana karşı her siperde bir nefer süngü ile çarpışıyor. Ölüyor, öldürüyor. İşte bu Türk askerinde ruh kuvvetini gösteren dünyanın hiçbir askerinde bulunmayan tebrike değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur." 
Yıllar sonra Anzak Koyu'nu gezen Leon Gellert duygularını şöyle yazacaktı:
"Sıralanır yan yana bir dizi yapayalnız tepecik,
uzanır boylu boyuna bir de kumsal,
sanki rüyada ve derin uykuda,
deniz kenarında görünür bir yıkık kale  harabesi,
çökmüş, ezilmiş, çiğnenmiş mezarların yoktur kitabesi.
Çürümüş, paslı küçük bir iskele dalgalara doğru uzanır,
dönemeçli patikalar boş yere yolu uzatır.
Gözlerden ırakta ama doğanın koynunda, sessiz, sakin bir vadicik,
akıp gider mini mini bir derecik,
tutmuştur ölenlerin yasını, yine de görürsünüz kanlı izlerini, 
gömse de tüm kemikleri, örtse de savaşın bütün gizlerini.
Bekleye dursun halâ ödenmemiş alacak,
duyulur güneyde sadece zarif bir hıçkırık ancak."

Türk milletinin talihine yön veren bir başka günden ve olaydan söz edelim. Onu da yarınki yazımda okuyacaksınız.