AK Parti'nin yerel seçim yarışına köklü aday değişikliğiyle gitmesi birçok yerde sıkıntıya yolaçtı. İstanbul'da henüz itirazını yüksek sesle söyleyen yok ama, Anadolu'nun birçok yerinde adaylarla ilgili sıkıntı yaşandığı ayyuka çıktı artık. Yer yer istifalar yaşanıyor, il veya ilçe başkanları aday seçimine itiraz ettikten sonra "Yine de partimizin emrindeyiz" diyor. Bu sefer "Kol kırılır yen içinde kalır" kuralı işlemiyor.

Diğer yanda ise yıllarca AK Parti'de siyaset yapmış, ancak zamanla kenara itilmiş isimlerin yeni bir siyasi oluşum için 1 Nisan'ı beklediği konuşuluyor. Seçimlerden çıkacak sonuç eğer 7 Haziran 2015'te yapılan genel seçimlere yakın olursa, "parti içi muhalefet" denilen kesim yeni bir hareket için start verecekmiş. Bunu, iktidarın itibar ettiği yazarlar dillendirip kaleme alıyor. 
İddialarına dayanak olarak da CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun "ortak Cumhurbaşkanı adayı" göstermeyi çok istediği ancak İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'i ikna edemediği 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'le yakın temasının sürmesini gösteriyorlar. Bir de ülkeyi Ortadoğu'da çıkmaza sokan "stratejik derinlik" mimarı eski Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun temaslarına dikkat çekiyorlar.

Bu iddiaları AK Parti'ye çok yakın isimlerin dillendirmesi, bir kaygının işareti aynı zamanda. Sokakta işler yolunda gitmiyor ve Recep Tayyip Erdoğan sevgisine rağmen mevcut durumdan hoşnut olmadığını söyleyen insanların sayısı hızla artıyor. Ama ne yazık ki; kendisini iktidarın attığı her adımı savunma mecburiyetinde görenler sokağa gözünü kulağını kapatmayı tercih ediyor. Sokağın tercümanı olmaya kalkan da anında linç girişimine uğruyor. Aslında sokak, sadece bir kilo ıspanağın 7-8 lira olması, faturalara güç yetmemesine değil, bu sıkıntılar yaşanırken "Kraldan fazla kralcı"ların "hiç bir şey yokmuş" gibi davranmalarına öfke duyuyor. Bir yanda tuzu kurular, diğer yanda yarasına tuz basılanlar...

* * *

Cumhurbaşkanı Erdoğan, koltuğu altından çekildiği ya da beklentileri gerçekleşmediği için "maraza" çıkaranların arttığının farkında. Ordu'da geçen hafta yaptığı konuşmada siyasette hasbilik ve hesabilik ayrımından bahsettikten sonra "Ne çektiysek hesabi olanlardan çektik. Yola çıktık, milletvekili oldular, belediye başkanı oldular, bakan oldular ama trenden indiler. Trenden inenler de bir daha zaten bu trene binemediler ve binemeyecekler" ifadelerini kullandı.

Hesabilik, sadece siyasi ikbal ve istikballe ilgili değildi. Akçeli hesapların ağır bastığına ve oturdukları koltuğu "saltanat"a dönüştürenler olduğuna da şahitlik ettik. Erdoğan'ın karizması, halkın sevgisini kendi gücü zannedenler oldu. AK Parti'nin Ankara Büyükşehir Belediyesi adayı ve aynı zamanda Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki durumu "Eskortlar, önden gidenler, arkadan gidenler, korumalar falan, filan. Ne oluyor, bu ne saltanat?" sözleriyle özetledi geçtiğimiz hafta. Tarif ettiği durum vahim ama Özhaseki'nin bunu daha yeni fark etmiş olması daha vahim. Bu saltanatı ilçe başkanları bile yıllardır sürdürüyor...

AK Parti içerisindeki rahatsızlığı "Abdullah Gül-Ahmet Davutoğlu siyaset planı" senaryolarıyla izah etmeye çalışanlar da hedef şaşırtıyor aslında. "Gül ve ekibi kaşımasa başka sorun yok" demeye getiriyorlar sözü. Doğru teşhisin ve tedavinin önünü tıkayan bir perdeleme yani... "Armut piş, ağzıma düş" siyasetçisi Gül'ün de tüm siyasi kariyerine "atama"larla ulaşmış Davutoğlu'nun da halkta karşılığı olmadığını gayet iyi biliyorlar aslında. 

* * *

Hesabını 1 Nisan'a göre yapanlar sadece AK Parti içerisindeki "kızağa alınanlar" değil. Ana muhalefet partisinde de 31 Mart'a değil, 1 Nisan'a göre hesap yapanlar çoğunlukta. 24 Haziran seçimlerinde yaşananlara duyulan tepkinin getirdiği "değişim" dalgasını "dedelere bağlı delegeler" sayesinde etkisizleştiren Kemal Kılıçdaroğlu ve troykası son kozunu oynuyor. Kılıçdaroğlu'nu, tek başına Ankara'nın kazanılması bile kurtaramaz bu sefer. İstanbul ve İzmir'de ortaya çıkacak tablo yanında, eldeki ilçelerden fire verilmesi de "yıkımın başlangıcı" olacak.

Özellikle İzmir ve İstanbul gibi iki büyükşehirde yaşanan "aday sıkıntısı" 1 Nisan'dan sonra daha büyük sorunlar olarak karşısına çıkacak Kemal Bey'in. 

Güncel olduğu için tek bir örnekle izah edelim durumu:

2017 yılının Ağustos ayında Şişli'ye belediye başkan adayı olacağını açıkça deklare eden Mustafa Sarıgül, parti yönetiminden olumlu ya da olumsuz bir işaret almadığı için 20 aydır hummalı bir çalışma yürütüyor. CHP'nin 2014 seçimlerinde İBB Başkan adayı gösterdiği kişi "Parti yönetiminden muhatap bulamıyorum" diyerek sabrının taştığını açıklıyor ve istifa ediyor. Bağımsız veya başka partiden aday olması halinde CHP'nin -seçimi kaybetmese bile- kan kaybedeceği kesin. Bunun sorumlusu kim? Bu seçimin tarihini 5 yıl öncesinden bilen CHP'nin tepe yönetimi?

Peki şimdi Sarıgül, DSP'ye geçip Beşiktaş, Avcılar, Bakırköy ve Ataşehir gibi ilçelerde desteklediği isimleri sahneye sürerse ne olacak?

AK Parti'nin 1 Nisan hesapçıları, Erdoğan'ın karşısında duracak güce sahip değil. Ama CHP için 1 Nisan "değişim" ya da "bölünme"nin miladı olacak...