Farkında mısınız? Seçime birkaç gün kala göreve geleli henüz 2.5 ay olmuş AKP'li ilçe belediyelerinin toplu açılışları hız kazandı. Ne ara çalıştılar da ne ara "eserler" yaptılar da koskoca Cumhurbaşkanını açılışlara çağırdılar belli değil.

Daha da belli olmayanı açılan "şey." Erdoğan'ın konuşması dışında televizyon ve gazetelerde bir şey göremediğimiz için dolayısıyla o ilçelerde neler açıldığını da bilmiyoruz. Alışkanlık haline gelmiş, her seçim öncesi bu açılışların sonradan kokusu çıkıyor bildiğiniz üzere.

Örneğin 6-8 ay önce açılmış bir yer için tekrar kurdele kesiliyor falan. Herkes merak ediyordu Erdoğan tekrarlanan seçim için neden sahaya çıkmadı diye. Buyrun üç-dört gündür televizyonlarda can kulağıyla dinleyebilirsiniz. Nasıl oldu da son dakikada meydanlara çıkmaya karar verdi birkaç rivayetten yola çıkalım öyleyse... Geçen hafta pazar günü Millet ve Cumhur İttifaklarının adayları Ekrem İmamoğlu ve Binali Yıldırım arasında geçen münazara AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından başarısız bulunmuş olabilir mi? Neden olmasın... Ya da partililerin bir kısmı "Aman efendim siz olmazsanız seçmenin güvenini kazanamayız bu nedenle sahalarda olmanız gerekir" diyerek Erdoğan'a tavsiyede bulunmuş olabilir mi? Neden olmasın... Erdoğan'ın kendisi de durumu gözlemlemiş ve gerçekten olmadığı zaman hiçbir şeyin istediği gibi yolunda gitmeyeceğini fark edip açılışlar yarattırmış olabilir mi? Neden olmasın... Son ve belki de en önemlisi... Bunu dünkü konuşmasından yola çıkarak daha bir inanarak söylüyorum. Anketler... 

SEÇİME İTİRAZ KOZLARI

Erdoğan'ın önüne gelen anketlerde ve uzmanların söylediği gibi Yıldırım ile İmamoğlu arasındaki puan farkının açılması Cumhurbaşkanını meydanlara indirmiş olabilir mi? Neden olmasın. Zaten kendisi de dün "toplu açılışta" benzer bir şeye temas etti. Ama üstü kapalı tabii ki... Pazar günü seçim olacak. İstanbul'u yönetecek kişinin ismi çok geç saatlere kalmadan ortaya çıkacak. Ancak asıl sorun bundan sonra başlayacak. Cumhur İttifakı'nın Millet İttifakı'nın kazanması olasılığına karşı "seçime itiraz" kozu cebinde duruyor. Ne bahane olacak derseniz mutlaka bulunur bir çaresi. Millet İttifakı da propagandasını hep "kazanılmış hakkın hukuksuzca geri alınması" ilkesi üzerinden yaptığı için onun da cebinde kozu var. Bu durumda taraflardan biri mutlaka Yüksek Seçim Kurulu'na gidecek, iş Anayasa Mahkemesi'ne kadar uzayacak. Şimdiden belli. Bekleyip göreceğiz. Ama her kim kazanırsa kazansın, İstanbul'da hatta Türkiye'de bundan sonra huzur kalmayacak orası şimdiden belli. Aslında her şey İstanbullular için daha zor olacak. Neden mi? 18 günlük mazbata boyunca toplu ulaşım araçlarında yaşanan arızalar, İBB çalışanlarının bir kısmının iş yavaşlatması vs. Adayların hangisi kazanırsa kazansın İstanbullular'a hizmet etmek için o koltuğa oturacak. Aksi taktirde İstanbullu'nun da sabrının sınırları zorlanacak.