24 Temmuz 1908'de II. Meşrutiyet ilân edildiği zaman, İstanbul'da dört gazete çıkıyordu. İki ay içerisinde çoğunluğu Abdülhamit iktidarına muhalif olan iki yüzün üzerinde gazete imtiyazı alınmıştı. Özgürlük, eşitlik, anayasa, meşrutiyet kavramlarını kullanan gazetelerin tirajı yükseldi. Gazete ve dergi sayısı 353'ü buldu.

24 Temmuz 1908'den 31 Mart Vakası'nın gerçekleştiği 13 Nisan 1909'a kadar basın altın günlerini yaşamıştı. Bu olay sırasında Tanin ve Şura-ı Ümmet gazetelerine saldırıldı. Bakan, milletvekili ve subaylardan sokaklarda öldürülenler oldu.

Paris ve İstanbul'da yayımlanan Şura-ı Ümmet, (1902-1910). Paris'te yapılan I. Jön Türk Kongresi'nden sonra Ahmet Rıza ve arkadaşları tarafından çıkarıldı. Türkçülük düşüncesinin ilk savunulduğu yayın organlarından biri olan dergi, Ahmet Rıza ve Samipaşazade Sezai tarafından yönetiliyordu. Daha sonra İttihat ve Terakki'nin yayın organı oldu. II. Meşrutiyet'in ilanından sonra yayımını İstanbul'da sürdürdü. Günlükten aylığa kadar çeşitli formatlarda yayınlandı. Ali Kemal, Ahmet Ferit, Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğlu, Samipaşazade Sezai yazarlardan başlıcalarıydı.

II. Abdülhamit'in yerine V. Mehmet Reşat tahta geçti. 2 Kasım 1844'de İstanbul'da, Sultan Abdulmecid'in oğlu olarak doğdu. 1909-1918 yılları arasında hüküm süren Osmanlı padişahıydı. 31 Mart olayından sonra tahtan indirilen Abdülhamid'in yerine geçti.  Saltanatının ilk dönaminde Doğu Anadolu'da ayaklanmalar çıktı. Bu sırada Arap ülkelerinde de bağımsızlık hareketleri baş göstermeye başlamıştı. Bu karışıklıklardan yararlanan İtalya, 1911'de Trablusgarp ve Bingazi'ye asker çıkardı. Ardından 1912'de, 12 adayı işgal etti. V. Mehmet, 23 Ocak 1913'deki Babıali baskınından sonra, devlet yönetimindeki tüm denetimini yitirdi. Devlet yönetimi tamamen Enver Paşa ve Talat Paşa'nın eline geçti. İttihat ve Terakki Fırkası'nın, özelikle 1913'den sonra, Heyeti Mebusan ve Hükümetin en yetkili gücü haline gelmesinde V Mehmet'in payı büyüktü. 3 Temmuz 1918 yılında İstanbul'da öldü.

 Askeri yönetim ilân edildi. Basına tekrar sansür uyguladı. Bazı gazeteleri kapattı. Kapatılan gazetelerin benzer bir adla yeniden yayınlanmaları sonucu 28 Nisan 1909'da Basın Kanunu tasarısı parlamentoya sunuldu. Böylece 45 yıl yürürlükte kalan 1864 Matbuat Nizamnamesi'nin yerini 1909 Matbuat Kanunu almıştı. Anılan Kanun da 22 yıl sonra 1931'de Matbuat Kanunu'yla yürürlükten kaldırılacaktı.

1909 tarihli Matbuat Kanunu'na göre, gazete çıkarmak için izin almayı gerektirmemekteydi. Hükümete bir bildiri vermeyi yeterli görmekte, yurttaşları suç işlemeye yönelten yazılarla, ahlak kurallarına aykırı resim ve yazı yayımını yasaklamaktaydı. Cevap hakkı tanımakta; basın yoluyla halkı suç işlemeye kışkırtma durumunda hükümetin güvenliği korumak amacıyla gazeteleri kapatacağını belirtmekteydi. Ayrıca, hanedanın, Ayan ve Mebusan Meclisi'nin, mahkemeler, ordu ve donanmanın, konsolosların aleyhine yayını yasaklamakta, sultana yazıyla hakaret edilemeyeceğini hükme bağlamaktaydı. Gazetenin sorumlu müdürlerinde 25 yaş ve yedi yıllık idadi ya da yükseköğretim görme koşulu arayan bu yasanın, zaman içinde bazı maddeleri değiştirilmişti. 1909 Yasası'nın yürürlüğe girmesinden sonra,  353 olan gazete sayısı 1912'de 45'e düştü.

1909 yılında yapılan değişiklikle Kanun-i Esasi'nin 12.maddesi "Matbuat kanun dairesinde serbesttir, hiçbir veçhile kablettab teftiş ve muayeneye  tabi tutulamaz" şeklinde değiştirilerek, Anayasa'ya sansürü önleyen hüküm konulmuştu.

(Ahmet Özdemir, Türk Basın Tarihinde Basın İlan Kurumu'nun Yeri, İstanbul 2019)